Yaz geçer.

Gençlik başımızda dumanken,
Doğa’nın deyimiyle;
‘Evvel zamanın içinde.’
Kendimize her yaşta edinecek dert bulduğumuz.
O minicik dünyevi dertlerin, kederlerin içinde kaybolup herhangi birinden ya da bir şeyden şikayet ettiğimizde,
‘Her şey geçer.’ derdi annem,
‘Herkes gelir ve gider. Hiçbir şey kalıcı değildir hayatta.’
Her şeyden ve herkesten önce onun gitmesi ne tuhaf.
Ve ne tuhaf,
Yokluğuna alışıp yaşamaya devam etmek.
O ilk ağrının zamanla dönüşmesi.
O yıllarda anlamıyordum tam demek istediğini.
Şimdi anlıyorum.
Bir kalbin yorgun düşmesini,
Üzücü olsa da çoğu zaman her şeyin ve herkesin geçip gitmesini öylece durarak izlemenin yarattığı yılgınlığı.
Zamanda, boşlukta ve sonsuzlukta kaybolan insanları ve şeyleri.
Hiç olmamışlar, hiç yaşanmamışlar gibi.
Yarım kalan hikayeleri,
Yeri dolmayan boşlukları,
Hep sonradan ve zor da olsa kabul etmenin özgürlüğünü,
Yıllar geçse de, geçmeyen incecik sızıları,
Kendini belirli aralıklarla, bambaşka şeyler aracılığı ile mütemadiyen hatırlatacak olan ağrıları,
Anlıyorum.
Anlamaktan yorulmayı,
Anlayamamaktan yorulmayı,
Anlatmaktan yorulmayı.
Yorulmayı.
Hangi makam bizi üzen diye sormuşum yıllar önce,
Yazıda görünmeyen çamaşır mandalı fotoğrafım beliriyor zihnimde,
Altına yazdığım şu satırları soruya cevap kabul ediyor ve Nihan’ı yâd ediyorum;
“Baksa tabiban-i cihan çareme, çare bulunmaz bilirim yareme.” Gönül telimizi incitenlere: Çamaşır mandalından Segâh.’
Tanıyorum artık, hangi makam bizi üzen.
Ve tüm bunlara rağmen nasıl da inatla çarpmaya devam ediyor kalp,
Nasıl yeniden buluyor kaybettiğini sandığı o gücü içinde.
Ve nasıl seviyor, yeniden, yeniden ve yeniden.
Onu yoran her şeyi ve herkesi yok sayarak, cesaretle.
Nasıl da devam ediyor hayat,
Ve nasıl ya roman ya da tarih oluyor sonra.
‘Yaz geçer.’ demiş Murathan Mungan,
Bayıldığım ve gençliğim kokan, benim için eskimeyen şiir kitaplarından birinde.
Her yaz sonu düşer aklıma, hayatımın gözlerimin önünden film şeridi gibi geçtiremediğim tüm yaz sonlarını hatırlatır bana.
Yıllar geçse de değişmiyor, anladım.
Her zamanki gibi yine ıslak saçlarımla çıktığım bir sabah hazırlıksız yakalandığımda anladım.
Yaz geçmişti,
Nasıl geçtiğini hiç anlamadan bu kez.
İncecik bir titremeyle duydum bunu tenimde.
Her yaz, nasıl geçtiğini anlamadan geçecekti  belki artık.
‘Yaz geçer.’ mütemadiyen kendini hatırlatacaktı bana her yaz sonu.
Yaz geçecekti.
Yaz geçer
Hep geçer.
Yine geçecek.
Önce düşüneceğim ve soracağım kendime:
‘Yeterince yeşil erik yedik mi?’
ilkbahar boyunca, tükenene kadar karşıma çıkan bütün erik satan insanlardan sürekli erik alıp yemiş olsam da,
Cevabım her zamanki gibi hayır olacak.
Geçtiğim ve gördüğüm her yerde yeşil arayacağım.
Yine doymadım diye hayıflanarak.
Yüz yaşında olsam da değişmeyecek bu.
Uçsuz bucaksız mavilikleri,
Dalgaları, köpükleri,
Balıkları,
Tekneleri,
Sahilleri,
Kırık tahta iskeleleri,
Tenimde kalan deniz tuzunu, saçlarıma bulaşan deniz kokusunu.
Ayaklarımda kalan kum tanelerini,
Çakıl taşlarını denizin. Atını, kabuklarını ve yıldızını. Fenerini.
Bodrum’un yazlarını,
O yazların sonunda üşüdüğüm ilk sabahları,
Herkesin terk ettiği bir sahil kasabasında geçireceğim uzun kışları düşündüğüm ilk anı.
Uçuşan yaprakların hüznünü.
Begonvili,
Çiçek kokulu akşamları,
Yaz aşklarını,
Sonra artık bir şehirde hiç duymadığım ağustos böceği sesi ve horoz ötüşünü.
Haşlanırken büyülediği kokusuyla mısırı,
Kızarırken uzaklardan duyurduğu kokusuyla yaz sebzelerini,
Kavunla karpuzu,
Ve bunları neredeyse artık hiç yiyemediğimi.
Uçuşan elbiseleri,
Perdeleri,
Deniz havlularını,
Ambre Solaire’ı
Piz Buin’i,
Güneşin kokusunu,
Islak saçları,
Parmak arası terlikleri,
Bikinimin boncuklarını,
Bikinimin minicik fiyonklarını,
Eski zaman kokulu anne çarşaflarını,
Yeni yıkanmış çamaşırları,
Çamaşır dağlarını,
Hafifliği,
Ağırlığı.
Anlaşılması için zamana ihtiyaç duyan kavramları,
Kalbimdeki kesikleri,
Yaşanmış ve yaşanamayacak her şeyi,
Anlayabildiğim ve anlayamadığım her şeyi.
Değişen mevsimleri,
Bazen hüzün, bazen neşeyle, 
Kimbilir kaçıncı kez,
Üşüyerek.
Bu kez Bostanlı vapurunda düşüneceğim.
Sonra gençliğimden kalma umutlar parlayacak içimde,
Ve yine hasretle okuyacağım ‘Yaz geçer’i.
Tekrar, tekrar ve tekrar.
Yaz geçer çünkü,
“Yaz geçer yine gelir.
yaz geçer iyi gelir sözcükler.”

 

Melike Güngörer

Yorum yok

Yorum Yazın