Yasemin Meriç Kazdal: Sakin Ebeveyn Kitap Röportajı

Ebeveyn olmak, sakin kalmak, kendini olduğu gibi kabul edebilmek. Size ne kadar yakın geliyor? Sakin kalmayı başarabilir misiniz? Daha sakin bir insan daha sakin bir ebeveyn olmak için Yasemin Meriç Kazdal’ın “Sakin Ebeveyn” kitabı ile çocukluğunuza ve bugününüze doğru bir yolculuğa çıkmak ister misiniz? Bu yolculukta duygularınızı olduğu gibi yaşamaya hazır mısınız?

Sevgili Yasemin Hanım, çok uzun zamandır Instagram’da takipleşiyoruz. “Sakin Ebeveyn” kitabınız yüz yüze tanışmamıza vesile oldu. Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Kitabın ortaya çıkış hikayesini sizden dinleyebilir miyiz?

Ben de sizinle yüz yüze tanışabildiğimiz için çok mutluyum. Sosyal medyanın insanları bir araya getiren bu yönünü seviyorum. İnanılmaz olumlu ve yüksek bir enerjiniz var, bana çok iyi geldiniz.

Çok teşekkür ederim Yasemin Hanım, duygular karşılıklı.

Sakin Ebeveyn kitabımın ortaya çıkış hikayesi yıllar öncesine kadar gidiyor. Birçoğumuzun hayatında “Annem gibi yapmayacağım, babam gibi olmayacağım!” dediği dönemler olmuştur diye düşünüyorum. Elbette benim de böyle dediğim çocukluk anılarım var. Yani bir anlamda Sakin Ebeveyn’in serüveni benim çocukluğuma kadar dayanıyor diyebilirim. Hepimizin kendi ebeveynlik serüveni bir noktada kendi çocukluğunda maruz kaldığı ebeveynlik tutumlarıyla kesişir, çatışır, bazen de örtüşür… Fakat kitabı yazmaya başladığım dönemi soracak olursanız; kendi kendime “Artık Sakin Ebeveynlik yaklaşımını daha büyük kitlelerle paylaşmak istiyorum” dediğim zamanlardan bahsedebiliriz. Çünkü “Sakin Ebeveynlik” yaklaşımının nasıl bir çerçevesi ve etkisi olduğunu yıllar boyunca Mavi Oda’da danışanlarıma anlattım. Son 6 yıldır çok sayıda atölye aracılığıyla daha fazla kişiye de geliştirdiğim bu yaklaşımı aktarabildim. Tüm bu süreçler boyunca aldığım geri bildirimlerden çok mutlu oldum. Artık daha fazla kişiye, aynı anda ulaşmaya olan arzum “Sakin Ebeveyn”i yazma sürecimdeki ilk adımım oldu diyebilirim.

Sakin Ebeveyn kitabınızı hayatınızın en sakin döneminde ve sizin için çok özel bir yerde yazdığınızı sohbetimiz esnasında öğrendim. Bu sakinlik ve huzur hali kitaba da yansıdı mı? Yoksa yıllardır var olan bilgi ve deneyimleriniz bir anda ortaya çıkarak kitap satırlarına mı dönüştü?

Evet, Sakin Ebeveyn’i benim için çok özel bir yer olan İzmir Foça’da yazdım. Ben neredeyse çocukluğumun tüm yazlarını Foça’da geçirdim. Orası benim için bir tatil beldesinden çok daha fazla anlam taşıyor. Çocukluğumun duyguları Foça’nın denizinde, sahillerinde, limanında, ekmek fırınında, hatta pazarında saklı duruyor sanki hala. Mesleğe başladığım 2004 yılından itibaren ilk kez aralıksız 4 ayımı orada geçirme fırsatım oldu geçen yaz. Pandemiyle birlikte seanslarımızı online yapabiliyor olmak bu fırsatı yarattı bana. Çocukluğumdan sonra yeniden bu kadar uzun süre orada olmak ama bu kez hem bir psikolog hem de bir anne olarak orada bulunmak, yetişkinliğimle çocukluğumun kavuşması gibi oldu. Sakin Ebeveyn’i yazmak için bundan daha iyi bir zaman olamazdı sanırım. Foça’nın havası, maviliği ve sakinliği içinde kitabımı yazmanın çok keyifli olduğunu söylemek isterim. Elbette ki yaptığımız, ürettiğimiz, ortaya koyduğumuz tüm işlere ruh halimiz yansır. Benim de Sakin Ebeveyn’i yazarken içinde olduğum sakinlik hali kitabımı da yansıdı. Sakinlik derken anlatmak istediğim durgun, stabil, yavaş gibi ruh halleri değil bu arada; Foça’da olduğum süre boyunca hayatımızda hep bir hareket, genel bir enerji yüksekliği vardı. Günümün bir kısmını terapi yaparak geçirirken bir yandan da ailemle, arkadaşlarımla ve elbette çocuklarımla vakit geçiriyordum. Üstelik yaz dönemi hareketliliği de tüm bunlara eşlik ediyordu. Ve ben, bulduğum her vakitte tüm duygularıma kucak açmış, enerjisini toplamış bir halde ve genellikle 3 yaşındaki kızım Mavi’nin uyku saatlerinde bilgisayarımın başına oturmuş bir Yasemin olarak kitabımı yazıyordum. Bu ruh halinin destekleyici etkisini oldukça hissettim ama tabii ki yıllardır gördüğüm yüzlerce danışan, yaptığım otuz bine yakın psikoterapi senası ve seneler süren eğitimlerimden kazandığım bilgi birikimi ve deneyimin Sakin Ebeveyn’i ortaya çıkaran temel yapı taşlarından olduğunu özellikle belirtmem gerek.

“Yarası olmayan şifacı olamaz.” Carl G. Jung

Üniversite giriş sınavınıza birkaç gün kalmışken anne ve babanızın boşanacağını öğrendiğinizi kitabı okurken öğrendik. Yaşadığınız bu durum sonrası zor günler geçirdiğinizi de okuduk. Siz kendi yaşamınızda bu zorlukların nasıl üstesinden geldiniz / geliyorsunuz?

Birçok kişinin geldiği gibi; yaşayarak ve deneyimleyerek… Her bir yaşanmışlığın bize kattığı öyle çok şey oluyor ki. Annemle babamın oldukça zamansız boşanma kararıyla çok sarsılmıştım ama sanki onların hikayesinin bitmesiyle benim hikayem başladı. Üniversite sınavı sonrası gemiyle İstanbul’a geldim. Annem, teyzem ve en yakın arkadaşımla. Hayatımın ikinci evresinin başlangıcıdır o gemi yolculuğu. Sabaha karşı güverteden denize bakıyorduk arkadaşımla, yunusları görmüştük, hayatımın en unutulmaz ve mutlu anlarından biriydi. Bir yandan çok üzgündüm; büyüdüğüm şehri, İzmir’imi, evimi, çocukluğumu hatta ailemi bırakıyordum geride. Bir yandan da içimde bir mutluluk ve heyecan vardı. O gün fark etmedim ama yıllar sonra anladım ki zorlukların üstesinden gelmek için denize bakmak, yunusları görmek lazım, üzüntüye hapsolmak yerine içinizi heyecanla doldurabilen ayrıntıları kaçırmamak lazım. Bir döngünün olduğunu unutmamak lazım. Gece ve gündüz gibi.

İki çocuk annesi olarak “Sakin Ebeveyn” kitabını yazarken en çok neye dikkat ettiniz? Çocuklar çok hızlı büyüyorlar 🙂 Çocuklarınız yıllar sonra kitabınızı okuduklarında sizce çocukluklarından izler bulacak mı?

Elbette ki kitabımda zaman zaman kendimden ve çocuklarımdan söz ettim. Kendi yaşam deneyimlerimden ve çocuklarımla olan ilişkimden örnekler verdim. Zaten kitabımı hem teorik hem de kendi ebeveynlik deneyimlerimin toplamıyla yazdım. Dolayısıyla okurum, kitabın başından sonuna kadar buralardan renklerle karşılaşıyor. Ama ben dikkat ettiğim ve gözettiğim çok önemli bir nokta var; Gizlilik. Çocuklarımın, danışanlarımın ve kendi deneyimlerimin gizliliğine özen gösterdin kitap boyunca. Hatta danışanlarımdan neredeyse hiç bahsetmedim. Onların gizliliği ve terapistleriyle paylaştıkları her şey sadece terapi odasında kalmalı diye düşünüyorum.

Çocuklarımın Sakin Ebeveyn’i okuduğunda rahatsız olabileceklerini, üzülebileceklerini veya incinebileceklerini düşündüğüm herhangi bir şeyi de kitapta hiç anlatmadım. Bunun yanı sora tabii ki kitabı okudukça onlara karşı olan ebeveynlik tutumlarımdan, bazı anılarımızdan izler bulabileceğiniz kısımlar da var.

Kitabı yazmaya başlamadan en büyük düşüm, kitabı okuyan herkesin samimi bir dil hissetmesiydi. Bir uzmanın üstten bakışıyla yazılmadı çünkü Sakin Ebeveyn. Bir çocuğun duygularıyla, bir annenin kaygılarıyla bir psikoterapistin donanımıyla ve bir insanın tüm gerçekliğiyle yazdım kitabımı. Bunu okurumun da hissetmesini çok istedim. Beni tanıyanlar ve özellikle danışanlarım kitabı okuduktan sonra sanki ağız birliği etmişçesine şöyle söylediler bana; “Sanki Yasemin’in sesiyle okuyor gibiydim…” Bu geri bildirim çok kıymetli benim için. Düşlediğim o samimiyetin ve gerçekliğin okura geçtiğini düşündürüyor bana. Çok mutlu hissediyorum.

“Çocukluğumuzda yaşadığımız hiçbir olayın suçlusu değiliz, çünkü biz sadece çocuktuk.” Yasemin Meriç Kazdal

Sizin anneniz ile ilişkiniz nasıldı? Yeni nesil annelik kavramı çok konuşula dursun bizi büyüten geleneksel annelerin hayatımızda önemli yeri olduğunu düşünüyorum. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?

Annemle ilişkim bir film gibiydi, tıpkı birçoğumuzun olduğu gibi. Öyle bir film ki içinde hemen hemen her duygu var. Güven, sevgi, hayal kırıklığı, mutluluk, öfke… Kitabı okuyanlar aslında annemi az çok tanımış olacaklar çünkü Sakin ebeveyn’i onunla başlatıp onunla bitiriyorum. Bazı özelliklerin ya da bazı tutumların aynı anda hem iyi hem de kötü olabileceğini ben annemle olan ilişkimde çok kez deneyimledim. Benim annem asla geleneksel bir anne olmadı. Her zaman çağının önündeydi. Uçuk kaçık, gözü pek, tutkulu, çalışkan ve “güçlü” bir karakterdi. Bu bir kız çocuğu için hem müthiş bir rol model hem de zorlayıcı bir çıta. Ama beni ben yapan çok önemli bir etken annemle olan ilişkim. Keza aynı şekilde babamla olan ilişkimde. İşte tam da bu nedenle anne baba tutumuna dair bir kitap yazdım. Çok seviyorum ikisini de. İnsan psikolojisine dair yıllardır eğitim alsam da en önemli bilgileri onlarla olan ilişkimde öğrenmişim aslında. Hatta hala öğrenmeye devam ediyorum. Bu soruyu cevaplarken bir yandan da kendi çocuklarım yıllar sonra benimle ilgili böyle bir soruyu nasıl cevaplar acaba diye düşünüyorum. Ebeveynlik çılgınca bir şey. Ebeveynlik üzerine kafa yoran, araştırmalar yapan, kitap yazan bir ebeveyn olmaksa daha da çılgınca O.

Sayısız kuruma eğitim veriyor, seminerler düzenliyor, sivil toplum örgütleri için gönüllü çalışmalar yapıyor, çizgi film danışmanlığı ve içerik hazırlıyorsunuz. Tv programlarına ve kitaplara danışmanlık yapıyor, çok sayıda uzmanın çalıştığı bir psikoterapi merkezini yönetiyor ve aynı zamanda çocuk, yetişkin ve ailelere farklı terapi ekollerinin tekniklerini kullanarak psikoterapi uygulamaya devam ediyorsunuz. Bu yoğun temponun içinde siz nasıl sakin kalıyorsunuz? Sakin bir ebeveyn misiniz? 🙂

Evet dediğiniz gibi oldukça yoğun bir temponun içindeyim sürekli. Ama kendime ve çocuklarıma ayırdığım zaman da bu temponun bir parçası her zaman. Yani, vakit buldukça ailemle ve kendimle ilgilenmiyorum. Aileme ve kendime ayıracağım vakti de özenle organize ediyorum. Regüle olduğum yanı duygularımı düzenlediğim, enerjimi yenilediğim, dinlendiğim, kahkaha attığım zamanlar olmasa böyle yoğun bir temponun içinde herkesin yaşayabileceği gibi ben de kendimi kaybedebilirim. Zaman zaman dikkatimin dağıldığını hissettiğimde biraz daha durup kendimi dinlemeye ihtiyacım olduğunu fark ediyorum. Böyle anlarda yaşadığım duyguları fark etmeye çalışıyorum ve her birine kucak açıyorum. Sakinleşiyorum ve yoluma devam ediyorum. Sakin bir ebeveyn olup olmadığımla ilgili kısma geldiğimde ise evet sakin bir ebeveyn olduğumu düşünüyorum. Ama daha da önemlisi sakin bir ebeveyn olabilmek için en büyük adım zaten. Yani boş vermemekten bahsediyorum. “Aman neyse işte” dememekten. Kendimi kandırmamaktan… Bu yaklaşımı ortaya koyarken en başta kendimi ve kendi ebeveynlik serüvenimi göz önüne alarak yola çıktım. Yıllar boyunca hatalarımı eksikliklerimi fark ettim. Zorlayıcı ve destekleyici duygularımı fark edip onlara kucak açtım ve hem kendimi hem de Sakin Ebeveynlik yaklaşımımı geliştirerek bugüne kadar getirdim.

Aldığınız eğitimleri yazmaya kalksak sayfalara sığdıramayız 🙂 Akademik olarak psikoloji eğitimi alan gençlere neler önerirsiniz?

23 senedir psikoloji üzerine okumaya, eğitim almaya, düşünmeye ve çalışmaya devam ediyorum. Bu öyle bir alan ki araştırmanın, öğrenmeni ve deneyimlemenin sonu yok. Sanırım ömrümün sonuna kadar insan canlısını anlayabilmek için düşünmeye, dinlemeye, okumaya ve çalışmaya devam edeceğim. Genç meslektaş adaylarına ilk önerim çok kıymet verdiğim bir hocam olan Prof. Dr. Kadir Özer’den eğitim ve süpervizyon aldığım dönemlerde öğrendiğim ve tüm meslek hayatım boyunca bana yol gösteren şu söz olur; “Bilmeme cesaretini göstermek” Bilmemek, merak etmek, emin olmamak, esnek olmak, zihnimize ve duygularımıza esnek olmak için izin vermek çok önemli. Yani tek bir kuramı öğrenip diğer her şeye kendilerini kapatmasınlar. Biz psikologların, özellikle psikoterapistlerin çok farklı alanlarda da kendimizi zenginleştirmemizde fayda var. Tarih okumak, farklı kültürleri araştırmak, felsefe okumak, mitoloji bilmek, edebiyatla ve sanatla ilgilenmek… Bunların hepsi bizi zenginleştirir. Kendi zihinsel kalıplarımızdan çıkmamıza yardımcı olur. Onlarca meslek içi eğitim alıp az önce saydığım alanların hiçbiriyle ilgilenmemiş bir psikoterapistin çok eksik kalabileceğini düşünüyorum.

Yasemin Hanım, sıcacık ev sahipliğiniz ve samimi cevaplarınız için çok teşekkür ederim. Sizinle tanıştıktan sonra kitabınızı sizin sesinizle okuyor gibi hissettim. Siz, sizde var olan bu sakinlik enerjisini kitapta sevgiyle paylaşıyorsunuz. Kendi adıma çok şanslıyım sizinle bu özel anı paylaştığım için. İyi ki varsınız…

Son söz olarak söylemek isterim ki; “Sakin Ebeveynlik” ile bir kitap okuyup hayatınız değişmeyecek. Ama var olan ilişkileriniz yeniden gözlemlerken size sakin kalmak ve düşünmek eşlik edecek.

Yeşim Mutlu

Yorum yok

Yorum Yazın