Türkiye’de bekar anne olmak!

“Bedenimdeki morluklar tamamen geçeli bir ay oldu… Bu sabah uyandığımda, oğlum yatağında mışıl mışıl uyuyordu… Kavga sesi duymadan uyuduğu 30. gün… Mustafa gidiyorum, kahvaltı hazırlayacağım… Dün geceden kalma bulaşıklar var tezgahta… Gülümsüyorum, bir kez daha kendimde bulduğum cesarete şükrediyorum, dün gece bu kalan bulaşıklar yüzünden dayak yemeden uyudum…”.

Bu cümleler Think Aloud Araştırma ve Esra Baykal’ın Türkiye’nin 4 ilinde, 100 bekar anne ile gerçekleştirdikleri araştırmalardan çıkan örneklerden bir tanesi…

Esra Baykal ile instagram canlı yayınım aracılığıyla tanıştık. Kendisiyle yolumuzun bu şekilde kesişmesine yüklediğim anlam kadar Esra Hanım’ın yayın esnasında aktardıklarını daha çok kişiye anlatmak istedim.

Esra Hanım; kendisini anne dönüşüm ve güçlenmesine adamış bir stratejist. Kadının ekonomik, duygusal ve entelektüel olarak güçlenmesinin ülkemize katacaklarına inanan ve bunun için sürekli projeler üreten bir bekar anne. Kendi yaşanmışlıklarından yola çıkarak geçmişten gelen deneyimleriyle sürdürebilir sosyal sorumluluk projeleri üreterek kadınları markalarla buluşturuyor.

Farkındalık ve sürdürebilir bir yaşam adına bekar anneler özelinde yaptığı araştırma üzerine sohbetimizi aktarıyorum.

Esra Hanım, araştırmanızı nasıl kurguladınız?

TUİK verilerine göre Türkiye’deki boşanma sayısı aylara göre incelendiğinde 2020 yılının Nisan ve Mayıs aylarında pandemi dolayısıyla önemli bir azalma görüldü. Diğer taraftan boşanma sayısında 202o yılının temmuz ayında bir önceki yıla göre artış görüldü. Eş zamanlı olarak da pandemi kadına şiddeti de %30 arttırdı.

Böyle baktığınızda Türkiye’de “Bekar anneler” her geçen büyüyen bir segment. Bu anneleri yakından tanımak, onlara destek olmak için kolları sıvadık. Ankara, İzmir, Antalya, Adana ve İstanbul’da 100 bekar anne ile online birebir görüşmeler gerçekleştirdik.

Araştırma kapsamında eğitim durumları, zorlandıkları konular, bekar anne olma kararları, marka ve reklamlara bakışları, beklentileri, çocukları ile ilgili kaygıları ve hayalleri vb. analiz ettik.

Bekar anneler aldıkları karardan mutlu ancak gelecek için endişeliler.

Anneler, boşanma kararları alırken zorlanıyorlar mı?

Araştırma sonuçları eğitim düzeyi ne olursa olsun, annelerin özellikle çocukların psikolojileri ve fiziksel gelişimleri tehdit gördüğü anda kendilerinde büyük bir cesaret bularak boşanma kararı aldıklarını gösteriyor. Görüştüğümüz pek çok anne, Türkiye ortalamasında da görüldüğü üzere lise ve altı eğitim düzeyine sahipti. Buna rağmen gerekiyorsa bir günde 2 işte çalışarak, sorunlu bir aile yapısından çocuklarını kurtarmaya karar verip adım attıklarını gördük.

Yaşadıkları en büyük korku ve endişe neyle ilgili?

Yepyeni bir hayata başladıklarını, artık daha huzurlu, geleceğe nispeten daha umutlu baktıklarını gördüğümüz bekar annelerin tek kaygıları, çocuklarının geleceği… Çünkü bu anneler, büyük ölçüde nafaka almadan boşanıyor. Devletin takdir ettiği minimum nafaka oranları bile çoğunlukla eski eşler tarafından ödenmiyor. Kadınlar bu noktada, yeni sahip oldukları özgürlük, huzurlu ev ortamı için ekonomik desteklerden feragat etmeye razı hale geliyorlar.

Çocuklarını emanet edecek aileleri yakında olmayanlar en zor durumda kalanlar elbette. Kreş, bakıcı bütçelerini karşılamakta zorlanıyorlar. Bu da ekonomik özgürlüklerini kazanmaları konusunda onları zorluyor.

” Pandemi ile birlikte çalıştığım kafeler kapandı, günde 2 kafede çalışıyordum. Sigortam çalışmıyor, sağlık desteğim yok. bana bir şey olsa oğluma kim bakacak? kendime hayat ve sağlık sigortası yaptırmak istiyorum ama bunu karşılayacak gücüm yok. Zaten buna gelene kadar kira, beslenme ve çocuğun eğitimi var. Anlayacağınız önce ekonomik güçlenme lazım, bunla uğraşırken, kendimi ya da psikolojimi düşünecek zaman pek olmuyor…” .

Sizce bekar annelerin en çok hangi konularda desteğe ihtiyaçları var?

Finansal okuryazarlık, SGK hakları yan destekler, sosyal yardımlar konusunda bekar annelerin haklarından habersiz olduklarını gördük. İçinde bulundukları savaştan bir an önce çıkmak için eldeki haklarından feragat ediyorlar. İlk anda özgürlük ve rahatlama hissi duyuyorlar ama sonra gelecek kaygısı başlıyor.

Psikolojik destekler, finansal okuryazarlık eğitimleri, iş yeri kreşlerinin arttırılması, esnek saatli çalışma imkanları, hukuksal haklara dair seminerler…

Sosyal etiketler, maskenin ardında kalan anne için çıkmaz sokak…

Baba evine dönenler yok mu bekar anneler arasında? Onlar ne gibi sorunlar yaşıyorlar?

Baba evine dönmek zorunda olanlar, çocuklarını emanet edip işe dönebilse de sosyal baskılarla yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Çocuğun büyütülmesi ve yetiştirilmesi konusunda anneye yüklenen sorumluluğun ülkemizde ve dünyada çok fazla olduğu ortada.,

Anneliği ” kutsal ” olarak konumlandıran toplumlar, anne olan kadına bir maske takmakta ve sahip olduğu pek çok değeri görmezden gelmekte. Geri plana itilen değerler ise kadının kendisini yetersiz, yarım hissetmesine ve ona yakıştırılan maskenin altına sıkışmasına neden olmaktadır. Bu sıkıştırılan annelik kimliği sadece bekar annenin değil tüm annelerin kendi değerlerini unutmasına, kadınlıklarını geri plana atmasına neden oluyor.

Kadının sosyalleşirken utanmayacağı, çalışırken taciz edilmeyeceğini bilmesi, sosyal ortamlarda yadırganmayacağını bilmesi şart. Bu da toplumu bilinçlendirmekten geçiyor. Dizilerden tutun da reklamlara, öğretmenlerin sınıf içi söylemlerine kadar “boşanmanın” normal bir durum olduğu anlatılmalıdır.

“Evlilik ne kadar doğalsa, boşanma da doğal ama cüzzamlı gibisin, aile buluşmalarında, veli buluşmalarında biraz yadırganıyorsun. en yakınların bile senden uzak duruyor. Ben ilk boşandığımda bana sadece “nasılsın” diye sorsunlar istemiştim kız arkadaşlarımdan, bu yakınlığı bile bulamadım. Bu da iyice içime kapanmama neden oluyor” .

Bekar annelerin markalara ve reklamlara bakışı nasıl?

Görüştüğümüz bekar annelere, reklamlara ve markalara bakışlarını sorduğumuzda gördük ki boşanan anne, öncelikle daha indirimli ürünlere ve markalara yöneliyor. Daralan ekonomisini yönetmek önceliği oluyor.

Bekar annelerin % 50’si çekirdek ailelerin ön planda olduğu reklamları zaplıyor. Aile kampanyalarının sadece çekirdek ailelere uygun hazırlanması tatil paketlerinin anne-çocuk olarak kurgulanmaması, kendilerine özel sadakat kartları olmaması, reklamlarda anne-çocuk birliğini görmek istemeleri en sık dile getirdikleri konular.

Sosyal medyada kendileri gibi boşanan ve hayatlarına devam etme gücünü bulan influencerları takip etme oranları yükseliyor. Kişisel gelişim sayfaları, çocuk eğitimi ve psikolojisi konularında da daha fazla kanal takip etmeye başlıyorlar. YouTube burada en önemli kaynak oluyor.

“Biz de aileyiz, ama herkesin bildiği ailelerden değiliz. Biz daha büyük zorlukları aştık birlikte, bağımız öyle bir bağ ki hayatta kalmak için savaştık ve sonunda kurtulduk. Tam yeni bir hayata başlamışken, önümüze konulan ekonomik ve psikolojik bariyerler çok da adil değil.”

“Biz bildiğiniz annelerden değiliz aslında biz savaştan çıktık, cesaret gösterdik, karşımıza bir sürü insan aldık, neden? Hem kendimizi hem de çocuklarımızı korumak için. Şimdi yalnız başımızı, sırtımızı dayayacak kimse olmadan yaşamda var olmaya çalışıyoruz.”

Yurt dışında uzun süredir bekar anne ve babalara özel çalışmalar yapılıyor. Özel grupları, buluşma ve destek platformları var. Markalar yurt dışında bu platformlara girip, iş birlikleri yapıyorlar. Ama Türkiye’de bu büyük bir eksiklik.

Bekar anneleri unutmamak lazım. Bu kadınlar çocuklarının ve kendi geleceklerinin tek mimarı.

Peki ya hayalleri ne durumda bekar annelerin?

Açıkçası boşanmanın ilk 3 yılında çocuklarına doğru bir yaşam ortamı yaratmak dışında hayal kuramıyorlar. Ancak 3 yıldan sonra gözlemliyoruz ki kendilerini de düşünmeye başlıyorlar. Yalnız ölmek istemiyorlar, belki evlilik hala uzak geliyor onlara ama bir hayat arkadaşı ihtiyaçları olduğunu anlamaya, kadınlıklarını geri kazanmak zorunda olduklarını biliyorlar.

Çocukları büyüyüp, kendi yaşamlarına uçtuklarında geride yalnız kalmak istemiyorlar. Ancak psikolojik olarak buna hazırlanmaları gerekiyor. Eski korkulardan arınmaları, zihinlerini bilinçle yönetmeleri lazım. Sosyal baskıları ön yargıları geride bırakmaları gerekiyor.

“Baba evinden bir kez çıkarsın… Yeniden döndüğünde onlarında senin de düzenin farklı oluyor. Güvendesin ama yüksün… Her zaman giydiklerin bile sorun. Dışarı çıksan, sosyalleşsen laf olur. Ev-iş arası gidip gelsen, kendini unutuyorsun. kendim için verdiğim tek ödül, çocuk yattıktan sonra mutfakta içtiğim sigara ve kahve… O büyüdüğünde ve kendi hayatını kurduğunda yalnız kalacağım.”.

Burada da işin içine bütçe ayıramadıkları için psikolojik destekler ve kişisel gelişim eğitimleri devreye giriyor. Bu anlamda firmaların ve kamunun desteğine ihtiyaçları var.

“Ben yeniden evlenir miyim emin değilim, çocuğumla başka birini aynı eve sokar mıyım, sanmıyorum. Birisi bana zorunluluklar, kurallar getirirse ne tepki veririm emin değilim. Ben zaten bunlardan kaçmışken, su getir dese bile bana batar sanırım. Benim de psikolojik olarak yeni bir ilişkiye hazır olmam lazım. Ama yalnız ölmek elbette istemiyorum. Belki bir gün… Ama şimdi hazır değilim…”.

“Ben boşandıktan sonra beni birileri ile tanıştırmak isteyenler oldu, bir iki kez buluşmaya da gittim. Karşımda oturan erkekler hep bana öncelikle kendi kurallarını anlattılar. Ben şöyle kadın isterim, buna dikkat et isterim dediler. Ben ilk eşleri olsaydım benimle böyle konuşabilirler miydi sanmıyorum. Sanki ben ikinci el, arızalı bir ürünüm gibi kendimi beğendirmemi beklediler. Ben de uzatmadım kalktım, bir daha da görüşmedim. Ben eksik ya da bozuk değilim, ben talihsizlikler yaşadım ve kurtardım kendimi, beni ezik ve değersiz hissettirecek başka bir ilişkiyi de yaşamam bundan sonra…”.

Esra Hanım, değerli paylaşımlarınız ve örnek hikayeleriniz için çok teşekkür ederim.

Yeşim Mutlu

19 Mart 2021, Milliyet, Pembenar, Yaşam

Yorum yok

Yorum Yazın