Sanal makyaj uygulamaları

2021’de öne çıkan dijital trendlerin başında arttırılmış gerçeklik geliyor. Arttırılmış gerçeklik teknolojisini çok daha fazla duyacağımız ve yeniliklerini takip edeceğimiz bir yıl olacağı kesin. En basitinden selfie uygulamaları için kullanılan güzellik filtrelerinin çoğunda arttırılmış gerçeklik uygulanıyor.

Türkiye’de sanal makyaj uygulaması var mı? Kimler arttırılmış gerçeklik ile güzellik filtrelerini üretir? Sektörün oyuncuları kimler? PulpoAr kurucusu ve teknoloji girişimcisi Onur Candan’a arttırılmış sanal makyaj uygulamaları ve arttırılmış gerçeklikle ilgili merak ettiklerimi çevrim içi sordum.

Yakın gelecekte çevrim içi toplantılara sanal makyajla katılır mıyız bilmiyorum ama kozmetik çoktan pandemiye uyumlanmış.

PulpoAr arttırılmış gerçeklik teknolojisi ile sıfır temaslı alışveriş imkanı sunuyor. Tam olarak ne yapıyorsunuz?

Hızla dönüşen dünyada kozmetik sektöründeki dönüşüme öncülük etmek istedik. Amacımız tüketicinin kozmetik ürünleri mağazaya gitmek zorunda kalmadan istediği herhangi bir yerden denemesini sağlamak ve bu şekilde kişiselleştirilmiş müşteri deneyimi sunmak.

Sosyal medya platformlarındaki uygulamalar basit filtrelerin ötesine geçemiyor. İstenilen ürün kullanıcı yüzünde gerçekçi durmuyor ve renkleri olduğu gibi yansıtmıyor. Ürünün nasıl gözükeceğini görmek için kişinin mecburen mağazaya gitmesi gerekiyordu. Biz de bu iç görülerle “kişiselleştirilmiş müşteri deneyimi” ve “ulaşılabilirlik” amacını da merkeze koyarak harekete geçtik. Pulpoar’ı kurduk ve arttırılmış gerçeklik ile sanal makyaj uygulamamızı geliştirdik. Buradaki mottomuz kişinin istediği ürünü gerçekte olduğu haline en yakın şekilde görmesini sağlamak.

Çok gençsiniz ve başarılı bir girişime imza attığınız ortada. Peki; sanal makyaj uygulamaları ile uğraşma fikri nasıl ortaya çıktı?

Visionteractive isimli ilk şirketimi kurduğumda 23 yaşındaydım. Oradaki vizyonumuz sanal dünya ile gerçek dünyayı bir araya getiren akıllı ve interaktif kiosklar ve otomatlar yaratmaktı. Arttırılmış gerçeklik teknolojisinin bilinirlik & kullanılırlık oranının az olduğu zamanlarda 2015 yılında “AR photobooth / kiosk” tasarlayarak pazarlama sektöründe son tüketici aktivasyonlarında kullanılmasını sağladık.

PulpoAr’ın geliştirdiği teknolojiyi ilk olarak Visionteractive içerisinde 2017 yılında denedik ve ancak başarısız olduk. Burada edindiğim deneyimlere ve öğrendiklerine güçlü bir ekip ekleyerek, pazar ve teknoloji gücünün hazır hale gelmesini de fırsat bilerek PulpoAr’ı kurduk. Alışveriş deneyimini dönüştürme misyonuyla yola çıktık.

PulpoAr, 23 yaşında yola çıktığımda sahip olduğum ana vizyonun bir parçası.

Sizin dışınızda ortaklarınız / yatırımcılarınız var mı?

Benim dışımda teknoloji konusunda takımın beyni olan sevgili Buğrahan Bayat ve tüm Latin Amerika bölgesini yöneten Brezilyalı diğer ortağımız Rayan Godoi ile birlikte üç ortağız. Ayrıca Akkök Holding ve Ida Capital yatırımcılarımız arasında.

Kadınların vazgeçemediği kozmetik sektöründeki teknolojiyle fark yarattığınız ortada 🙂 İlhamınız kim? Kız arkadaşınız, anneniz ya da?

Kozmetik deyince mutlaka kadın etkisi akla geliyor ama aslında çıkış noktamız “dönüşen dünyaya dönüşerek yanıt vermek” ya da ” fayda sağlamak”. En iyi teknolojiyi, en ileri teknolojiyi yaratabilirsiniz ama yaptığınız insanlara fayda sağlamazsa sadece kar amacı güden ve sürdürebilirliğe, insana, çevreye katkısı olmayan bir ticari markaya dönüşürsünüz. Maalesef bu şekilde yüzlerce örnek var, biz bu döngüyü tersine çevirmek istedik, amacımız fayda sağlamakla başlıyor.

Fayda sağlamak derken pandemiyle birlikte temelinde sıfır risk olan bir uygulamaya “akıllı aynalar” a imza attınız. Akıllı ayna fikri nasıl ve nereden çıktı?

Pandemiden sonra getirilen kısıtlamalardan biri de kozmetik mağazalarında ürün deneme ve tester ürünlerin kaldırılmasına ilişkindi. Bu nedenle halihazırda kullanmakta olduğu üründen farklı bir ürün almak isteyen tüketici maalesef istediği ürünü deneme fırsatı bulmadan almak zorunda kalıyor ve bu da mutsuz bir müşteri deneyimine ve bunun olumsuz olarak markaya yansımasına neden oluyordu. Bu da ürün satışlarının ciddi oranda düşmesine ve yeni ürün satışı yapılamamasına yol açmıştı.

Akıllı telefon kullanım oranının çok yüksek olması ve pandemi ile birlikte dijital dönüşümün hızlanmasını da fırsat bilerek bir girişimde bulunduk. Neredeyse tüm kozmetik firmaları tarafından satın alınan dijital uygulamamız, benzer bir fikri mağaza içine taşıma ile ilgili kafa yormamıza neden oldu. Mağazaya gelmekten keyif alan ve mağazada ürünlere dokunarak satın almak isteyen tüketicinin istediği herhangi bir ürünün yüzünde nasıl durduğunu deneyimlemesi için mağaza içerisine akıllı ayna koymak üzerine çalışmaya başladık. Uygulamamız sıfır temasla denenebilsin diye temassız (dokunmatik olmayan) ayna olarak tasarlandı. Tüketicinin istediği ürünü denemesi için QR kod oluşturduk. Aynanın kullanımı son derece basit. Aynanın karşısına geçerek kodu kendi telefonundan okutan tüketici, istediği ürünü telefonda seçerek denemeye ve görüntüyü ekranda görmeye başladı. Üstelik ihtiyacın ruj ile sınırlanmamasını amaç edindik ve uygulamayı oje, rimel, far, fondöten ve göz kalemi de ekledik.

Covid-19 sonrası alışveriş ve dijital alışkanlıklarımız değişti. PulpoAr bu değişimden nasıl etkilendi?

Yaşadığımız olağanüstü durum, getirilen kısıtlamalar ve ne olacağı ile ilgili belirsizlik tüketici davranışlarında çoğu kalıcı olacak önemli değişikliklere yol açtı. Biz teknolojinin dönüşmesine olan odağımızla zaten bu tarz durumlara oldukça hazırlıklı bir teknoloji üretmiştik. Ancak pandemi ile bunu müşteriye anlatmak için harcadığımız süre oldukça kısaldı. Dönüşüme hemen uyum sağlamak isteyen şirketler ürettiğimiz teknolojiye çok daha hızlı onay verdiler.

Pandeminin uzun sürmesi ile de pazardaki fırsatı okuyarak ikinci hamlemiz olan “akıllı ayna” yı da hızlıca geliştirme fırsatı bulduk. Dijital hayatımızda çok daha önemli ama fiziksel alışverişin yok olmayacağını biliyoruz. Bu nedenle her alanda tüketicinin talebine hızlı ve verimli yanıt verecek şekilde ilerliyoruz. Bu anlamda tüketiciyi ve pazarı oldukça hızlı okuduğumuzu söylemek doğru olur.

Ekibinizle birlikte çalışma üssünüzü İzmir olarak seçmenizin sebebi nedir?

Türkiye’de çok değerli teknolojik dehalar var. Ama beyin göçünün önüne geçilemiyor ve çok başarılı genç arkadaşlar ülkeyi terk ediyor.

Biz bunun kendi sosyal sorumluluk bakış açımızla önüne geçmek istedik. Her ne kadar ileri teknoloji üreten bir şirket olsak da bizim önceliğimiz “insan”. Önce kendi cevherimizi bulmak, onları kazanmak ve neler yapabileceklerini göstermek istiyoruz. Çeşitli nedenlerden dolayı İstanbul’a gelemeyen ve keşfedilmeyi bekleyen bu yazılımcı arkadaşlarımıza ulaşmak ve globale taşınan bu teknolojik dönüşüm yolculuğuna katılmalarını istedik. Bu nedenle Anadolu’ya çıktık ve stratejik bir konumda olan İzmir’i (hem birçok şehire olan kolay ulaşımı hem de keyifli bir çalışma ortamı olmasını fırsat bilerek) seçtik.

Sizin eklemek istedikleriniz…

Teşekkür ederim.

Görünen o ki yakın gelecekte tüm alışkanlıklarımız değiştiği gibi hayatımıza giren uygulamalar daha da çeşitlenecek. Umarım teknoloji her zaman hepimize fayda sağlayacak yönde gelişir.

Yeşim Mutlu

 

Yorum yok

Yorum Yazın