10 Kas İki Çanakkale kadını bir arada
“Neye niyet neye kısmet” demiş Atalarımız. Avukat Sedef Selçuk Çelik ile de tam böyle oldu. Bundan iki hafta kadar önce Ferhat Göktaşlar (arkadaşım) ile bir araya gelmiştik. Sohbet sırasında podcastten bahsederken “Benim avukatım da podcast yapmaya başladı” dediği an konu çok ilgimi çekti. Açıkçası çevremdeki avukatlardan henüz podcast kaydeden yoktu.
“Ferhat, beni tanıştırır mısın? Merak ettim, neden podcast yapıyor ” diye sordum.
“Bakarız, sorarım vb.” dedi geçtik. Konuyu akışa bıraktık.
Geçen hafta Ferhat (Göktaşlar) Sedef Hanım ile beni bir araya getirmek için gün ve saat ayarlamaya çalıştı. Açıkçası ne saatler ne de gün tutmayınca “Zorlamayalım olacaksa olur olmazsa da kalsın” dedim. Olacakmış hem de ne güzel olacakmış.
5 Kasım 2021 cuma günü sadece ismini bildiğim ve podcast hikayesini merak ettiğim kadın ile buluşmak için evden çıktım. Randevularıma geç kalmayı sevmediğim gibi bekletilmeyi de hiç sevmem. Maalesef zamanından çok önce çıkmama rağmen Bahçeşehir- Mahmutbey arası farklı üç kaza sebebiyle trafik durmuş. Kaçacak başka yol yok mecbur bekliyorum. “İçimden diyorum yahu bu işte bir iş var. Buluşmaya gidemiyorum bile. Ya çok kötü geçecek ya da çok güzel geçecek…” Sonuçta geç kaldım. Geç kaldığım gibi 150 metre alan içinde yeri bulamayıp döndüm durdum, kabus gibiydi. Bu arada sesim stresli, vücudumun her noktasından gerilim fışkırıyor. Sonunda Yeşilköy’de bulunan ofislerine ulaştım. Kapıdan girdim muazzam bir terasa aldılar beni. Oh güneş, mis gibi hava derken tüm stresim geride kaldı. Sedef Hanım’ın nazik karşılaması ve güler yüzüyle ortam iyice aydınlandı. Sohbet henüz koyulaşmadan, daha neden podcast kısmına gelmeden Sedef Hanım’ın Çanakkale’li olduğunu öğrendim. İşte o andan sonra ne stres kaldı ne de diğer hisler.
Sevgili Sedef Selçuk Çelik; kısaca sizi tanıyabilir miyiz?
Ben, hayat besini başarı olan bir kadınım. Elde ettiğim her başarının sonucunda iyi bir şeye hizmet etmiş olmayı, mutlaka insanları ve kendimi mutlu etmeyi, ve bir şey üretmeyi hedeflerim. Bu şey bir nicelik olabileceği gibi bir fikir bir duygu da olabilir. Kısaca ben bu hayatta düştüğüm yerden bir avuç toprak ile kalkmayı kendime felsefe edindim. Bu felsefe benim pratik zekamı geliştirdiği kadar üretkenliğimi de arttırdı. Benim işimde kaosu iyi bir şekilde yönetebilmek çok önemli. Bu nedenle önüme gelen olayda sadece mevcut deliller ile yola çıkmak yetmeyebiliyor, kazanmak için bazen kurduğunuz cümle, sorduğunuz soru elinizdekilerden daha önemli olabiliyor. Bu felsefe ile yola çıktığımda daha üretken ve daha başarılı olduğumu gördüm. En başında da söylediğim gibi hayattaki hedeflerim için çok güzel bir yol oldu.
Üniversite eğitiminiz sonrası hayat yolculuğunuz nasıl değişti?
Benim küçüklüğümden beri hayalim psikolog olmaktı. Bu hayalim hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra devam etti. Ancak iş hayatına atılınca gördüm ki aslında her davanın temelinde psikolojik bir süreç var ve meslek dilinde buna “kaos” deniyor. Şimdi kurduğum bu altyapıda bana danışan müvekkillerimi yaptığımız görüşmelerde önce yargılamanın psikolojik süreci için hazırlıyorum ve böylece bu süreci iki taraflı olarak daha sağlıklı yönetiyoruz. Bu yöntem ile her müvekkil kazandığımda işimden çok ailemin büyüdüğünü hissediyorum. Onlar da aynı fikirde olunca mesleğimi daha büyük bir aşk ile idame ettiriyorum. Her gün büyük bir şevk ile güne başlayıp büyün yorgunluğuna rağmen aynı şevk ile günü tamamlıyorum. Aslında söylediklerim bu soruya tam cevap vermiyor, hayat yolculuğum çok çetrefilli ve zor ama bu okuyucuya bireysel tecrübemi gösterecek ancak benim verdiğim cevapta vermek istediğim bir mesaj var; bu mesajı Pierre Corneille’nin bir sözü ile açıklamak istiyorum;
“Sevdiğini elde edemezsen, elde ettiğini sevmeye çalış” …
Sonuç her zaman bir son değildir, siz bu sonucu mutlu sona çevirebilirsiniz. Bunun için yapmanız gereken tek şey; her ne iş yapıyorsanız yapın bunun içinde bir arka bahçe oluşturmak. Bu arka bahçede ürettikleriniz ile elde ettiğiniz şeyi sevmeyi hedefleyin. Bunu ben denediğimde işe yaradı, eminim deneyen herkes başarılı olacaktır.
Özgeçmişinize baktığımızda “Sermaye Piyasası Uzmanlığı”ndan, sağlık hukukuna geniş bir yelpazeye rastlıyoruz. En çok hangi alanda avukatlık yapmaktan keyif alıyorsunuz?
Bu soruya da bir hikaye ile başlamak isterim.
“Muhammed Celalettin Rumi ve daha çok bilinen adı ile Mevlana, bir cuma günü camiye giderken atının önünü biri keser, Şems- Tebrizi…
Ey Selçuklunun ulu hocası, Beyazıt Bestami der ki “Ben Rabbimi hakkı ile bildim “, Hazreti Muhammed (S.a.v) der ki “Ben Rabbimi hakkı ile bilemedim.” Şimdi sorarım sana Beyazıt Bestami mi büyük, Hazreti Muhammed (S.a.v) mi büyük?
Mevlana biraz da öfkelenerek cevap verir; Bestani bir kıyıdan denize baktı ve gözünün gördüğü kadarıyla ben Rabbimi hakkı ile bildim dedi, ancak Muhammed o denizin içine daldı yüzdü, yüzdü ama sonunu bulamadı. Tabii ki Hazreti Muhammed büyüktür.
Şems cevap verir; Ey Mevlana madem böyle diyorsun öyle ise neden kıyıda dolaşıyorsun?”
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. Uğur Mumcu
Maalesef Türk toplumunda bilgiye dinleyerek ulaşmak daha fenomen bir yaklaşım. Kitap okuma alışkanlığımız bir sebep ile gelişmedi, bu nedenle okuyarak değil dinleyerek öğrenmeye çalışıyoruz ve başkasının anladığı kadarından anladığımız kadarını biliyoruz. Ben buna karşıyım bu nedenle merak ettiğim her konuda eğitim alıyor ve okuyorum. Genellikle iş davaları, boşanma davaları, tazminat davaları ve sağlık hukukunu ilgilendiren davaların daha yoğun olduğu için İş Hukuku ve Aktüerya Hukuku Bilirkişi Eğitimi, Pozitif Psikoloji ve İlişki Danışmanlığı, Sağlık Hukuku eğitimleri aldım. Bilirkişilik yapmıyorum ama her davada usulen alınan bir bilirkişi raporunu incelerken ve eleştirirken bu eğitimlerden edindiğim bilgilerim bana oldukça fazla yardımcı oluyor.
Lisans üstü eğitimimi İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde Sermaye Piyasası Uzmanlığı bölümünde tamamladım. Bu alan oldukça spesifik ve hukukun dışında düşünülür. Çünkü biz hukukçular birçok davayı deliller üzerinden değerlendiririz. Cloud sistemi henüz hukuk içerisinde tam olarak yerini bulamadı. Ben kendimdeki açıktan yola çıkarak para piyasasını ve varsayımlar üzerinden düşünmeyi öğrenebilmek için bu eğitime ihtiyaç duydum. Bugün yüksek lisans eğitimden öğrendiğim bilgi ve deneyim sayesinde müvekkil şirketlere daha ufku açık bir danışmanlık sunabiliyorum. Bu eğitim benim bakış açımı genişletti ve hukukun dışında müvekkillerime projelerinde de danışmanlık hizmeti vermemi sağladı.
Keyif aldığın alan sorusunun cevabını vermekte güçlük çekiyorum, bir alan belirtsem diğer alana ayıp etmişim gibi geliyor. Bu nedenle bu soruya hukuku ilgilendiren bütün alanlardan keyif alıyorum olarak cevap veriyorum. İmkansız dursa da her davada mutlaka aldığım bir eğitimin işe yaradığını görüyorum. Yeni meslektaşlarıma şiddetle sadece sevdikleri değil merak ettikleri her alanda gerekiyor ise ekstra eğitim almalarını öneriyorum.
Eşiniz Çağrı çelik ile aynı ofisi paylaşıyorsunuz. İş hayatını eve taşıyor musunuz? Ya da evi işe taşıdığınız oluyor mu? (Gülüşmeler)
Mesleğimin 13.yılı içerisindeyim, bunun 6 yılı Av. Çağrı Çelik ile aynı ofiste geçti. İmkansız gibi duruyor ama şimdiye kadar hiç sorun yaşamadık 🙂 Tıpkı doktorlarda olduğu gibi bizde de müvekkil mahremiyeti çok önemli, her müvekkil ofiste ikimizi görüyor ancak her birimiz kendi müvekkilimize hizmet veriyoruz. Bu halde birbirimizi aynı ofiste günlerce görmediğimizi biliyorum. İşleyişteki yerinizi doğru belirleyip karşılıklı saygı çerçevesinde çalıştıkça inanın hiç sorun olmuyor. Prensip olarak eve iş taşımasak da bazı davalar da birbirimize fikir alışverişi ile destek veriyoruz.
Az önce eşiniz Çağrı Bey’in “Eşim o kadar yoğun ki çok zaman ona ulaşamıyorum, eşimi göremiyorum” sözlerine bizzat şahit oldum. Görünen o ki temponuz çok yüksek. Allah bozmasın. Oğlunuz Aden’in doğumu öncesi doğal doğum yapabilmek için “Doula” eğitimi aldığınızdan bahsettiniz. Nasıl bir deneyimdi? Anne olmak hayatınızı nasıl değiştirdi?
Şimdiye kadar anlattıklarım mesleki vizyonum ile ilgiliydi. Ama bu soru bu hayatta edindiğim en muhteşem deneyime ilişkin bir soru. Az önce de bahsettiğim gibi merak ettiğim her konuda eğitim almayı amaçladım aynı zamanda yaptığım işi en iyi ve doğru şekilde yapmak da amaçlarım arasındaydı. Doulalık eğitimi aslında kendi deneyimim ile ilgiliydi. Sonrasında 0-7 yaş eğitim koçluğu eğitimi de aldım. Ancak Aden’e hamile olduğumu öğrendiğimden bu yana şunu anladım ki annelik bir üçüncü kişinin sana öğretebileceği birşey değil. Bana göre bir anneye anneliği sadece çocuğu öğretebilir. Bir anne ise çocuğuna sadece iyi bir insan olmayı ve mutlu olmayı öğretebiliyor.
Genelde her anne bu sözü kullanır; “Ben bu dünyada en çok anne olmayı sevdim” …
Ben de bu annelerden biriyim, sadece bir farkla; anne olabilmek için illa doğurmak gerekmiyor, annelik hormonu size sadece korku ve kaygıyı getiriyor, bunun dışındaki bütün duygular ona her baktığında büyüyerek çoğalıyor. Herhangi bir canlıya sahipseniz ve onun gelişimi, sağlığı, mutluluğu konusunda korkup kaygılanıyorsanız siz annesiniz. Ben anne olmadan önce sadece tatlı güzel bebekleri severdim ve anneleri eleştirirdim. Ancak anne olduktan sonra bütün bebekleri ve bütün anneleri sevdim. Bendeki en köklü değişim bu oldu. Bunun dışında Aden’in bana bir emanet olduğu bilinci ile hareket etmeye çalışıp onun için aldığım kararlarda kendi doğrularımın önüne onun üstün yararını geçirmeye çalışıyorum.
Çok kısa bir süre önce podcast yayınlarınız başladı. Yolunuz podcast ile nasıl kesişti?
Bu konuda Ferhat Göktaşlar ve Haldun Altılar’ın çok büyük etkisi var. İkisine de sizin aracılığınız ile teşekkür etmek isterim.
Aslında röportajın her alanında değindiğimiz her konuda eğitim almanın çok okumanın e güzel meyvesi bu benim için. Ben öğrenmek kadar paylaşmayı da seviyorum. Şu anda bu podcastler ile hukuki olarak hem merak edilen soruları cevaplayıp dinleyenleri bilgilendiriyoruz. Hem de ben hörgücümdeki bütün bilgileri daha fazla kişiye ulaştırıp bir nebze de olsa yararlı olduğumu hissediyorum.
Podcast fikri Ferhat Göktaşlar ile bir sohbetimizde o anda oluştu. Sonrasında Haldun Altılar’ın teklifi ile çalışmalara başladık. Kayıtlar, çalışmalar çok güzel gidiyor, umarım dinleyenlerde aynı şeyi düşüneceklerdir.
Açıkçası bir avukat olarak konuşma yeteneğiniz ortada. Alanınızda uzman olmanın ötesinde podcastleriniz de neler dinleyeceğiz? Hukuk kadar bize neler anlatacaksınız?
Podcast, şu anda dünya üzerinde ciddi anlamda ilgi çeken bir platform. Ben boş zamanlarımda kitap okurum ama artık yürürken, araç kullanırken bile ya kitap ya da podcast dinlemeye başladım. “Biz neler yapabiliriz?” diye beyin fırtınası yaparken aslında birçok konuda konuşabileceğimizi keşfettik. Genellikle hukuk alanında merak edilen sorulardan yola çıkarak belirlediğimiz podcast içeriklerini yine sosyal platformlardan dinleyenlerden gelen sorulara bulduğumuz başlıklar altında genişletiyoruz. Dinleyenler ve sorusu olanlar e-posta ve Youtube kanalım üzerinden bize sorularını ulaştırıyor. Biz de bu podcast içeriklerinde bu sorulara cevap veriyoruz. Hukuk kadar aynı bu röportajda olduğu gibi olayların psikolojik ve sosyolojik tarafını da konuşuyoruz. Bu harika mecrada bulunmaktan dolayı gerçekten çok mutluyum.
Meditasyon yapmayı, nefes tekniklerini ve kitap okumayı sevdiğinizi konuşmamız sırasında öğrendim. (Sizden de hiçbir şey kaçmıyor Yeşim Hanım, gülüşmeler) Yoğun temponuz içinde kendinize zaman ayırabiliyor musunuz? Neleri yapmak size keyif veriyor?
Her ne kadar soruları pozitif tarafından bakarak cevaplasam da aslında avukatlık bir üçüncü kişinin derdine ortak olmak demek. Bu nedenle profesyonel bakış açısı ile bakıldığında olayları kişiselleştirmek doğru olmasa da her davada mümkün olmuyor. Mesela bir davamda, teknik bir cihazdan dolayı çıkan yangında vefat eden 5 yaşında bir kızın ailesi üzerinde oluşturduğu zararı doğru hesaplayabilmek için aktüerya bilirkişi eğitimini aldım. Hakim teknik bilgi içeren konularda bilirkişiye başvurur ve aslında böyle bir davada bu hesabı bir Aktüerya bilirkişisi yapıyor. Ama ben bilmediğim bu konuda yetersiz hizmet verebilirim ve müvekkilimin hakkını alamamasına sebep olabilirim kaygısı ile 9 aylık hamile iken bu eğitimi almıştım. Bu gibi üzücü hikayelere kayıtsız kalamadıkça üzerinizde ciddi ve tanımlayamadığınız bir stres birikiyor. Bizler gündelik hayatta beden temizliğini yeterli görsek de aslında zihin ve kalbin de temizlenmeye arınmaya ihtiyacı var. Nasıl bir bilgisayar fazla dolunca kolay işlemleri yapamaz hale gelir, nasıl bir telefonun ahizesi toz ile dolduğunda söylediğiniz tam olarak anlaşılmaz ise zihnimiz de tanımlayamadığımız travmalar ile dolduğunda bizler de yetersiz kalırız. Bu bağlamda meditasyon sadece avukatların değil bütün insanların ihtiyaç duyduğu bir arınma şekli haline geliyor.
Yoga, Nefes Egzersizi, Reiki, Quantum, Theta Healing, meditasyon eğitimleri ve seansları aldım.Bu eğitimlerde amaçladığım bana en iyi geleni bulmaktı. Eğitimlerin sonunda şuna karar verdin. Bu eğitimlerin size kattığı yegane alışkanlık pozitif düşünmek. Röportajın başında da söylediğim gibi önce bu hayatta derdimi de dersimi de sevmeyi öğrendim. Çözüm ararken “Her şerde bir hayır vardır” diyerek başlayıp; bundan daha iyi nasıl olabilir sorusu ile o hayrı bulmaya çalıştım. İnanır mısınız çoğunlukla bu soruma cevap buldum. Bulamadıklarımı zamana bıraktım ve bu zamanın sonunda o hayrın beni bulacağına inandım. Buldu da… Günlük rutin olarak erken uyanıp haftanın 6 günü güne spor ile başlıyorum. Sonra gün başlıyor ve günlük temponun sonuda Aden ile en az 1 saat kaliteli zaman geçiriyorum. Bu beni yeterince medite ediyor. Eğer daha fazlasına ihtiyacım var ise yürüyorum. Bilimsel olarak yürümek daha sağlıklı düşünmeyi sağlıyor.
Çok uzun zamandır özellikle anne olduktan sonra her konuda ticari düşünüyorum. Bunu duyan herkes önce bu cümlede geçen ticari kelimesini parasal bir değer olarak algılıyor. Bu cümlede anlatmak istediğim şey aslında farklı; bahsettiğim ticari düşünmenin karşılığı yarar aslında. İlla karşılığının maddi bir değer olmasına gerek yok. Bir kişi ile sohbet ederken ya da herhangi bir şey yaparken sonucunda bir yarar elde etmeyi amaçlıyorum. Örneğin negatif konuşan, düşünen kişilerle zaman geçirmemeye çalışıyorum. Çünkü fark etmeden etkileniyor ve zihin sohbet arasında geçen cümleleri kopyalıyor. Bunun yanında geçirdiğiniz zaman totalde verimsiz geçiyor. Bana göre o günü zararlı kapatmak demek. Farklı bir anlatımla eğer sohbetten keyif aldıysam, bir şeyler öğrendiysem o gün kendimi karda hissediyorum.
Yıllardır kick box, yoga ve cardio yapıyorum. Her fırsatta kitap okuyup yürüyorum. Bir de sevdiğim insanlarla güzel yemekler yiyorum, sohbet ediyorum. Meditasyon dendiğinde insanların aklına hep saydığım çalışmalar sessiz ortamlar gelir benim için namaz kılmak, Aden ile oyun oynamak, yürümek ve sevdiğim insanlarla sohbet etmek de bir meditasyon.
Son olarak siz neler eklemek istersiniz? Benim bu hayatta keşfettiğim en güzel dua ” Allah seni iyi insanlarla karşılaştırsın”dır. Çünkü iyi insanlarla karşılaştığında şans, bereket ve mutluluk beraberinde geliyor. Bunu kaç kişi için tekrarladıysam benim hayatımı da en az o kadar güzel insan girdi. Siz de bunlardan birisiniz.
Ah çok teşekkür ederim, ne mutlu bana ki aynı dua benim de duamdır 🙂
Ben güçlü kadınları ‘demir gibi’tabiri ile tanımlarım. Bana zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Daha çok sohbetlerimiz olacak ama bu sohbeti şöyle sonlandırmak istiyorum. Sizi tanımakla ‘demir gibi’ bir kadınla daha tanışmış oldum. Bunun için çok mutluyum. Çok teşekkür ederim.
Sedef kadar bu söyleşi aracılığıyla kendisini tanımaktan çok mutluyum. O gün biz iki Çanakkaleli kadın memleketimizden, geçmişimizden ve geleceğimize okuduğunuz satırlar kadar koyu bir sohbete daldık. Sedef’in podcast yayınına yetişebilmesi için yola çıkması gereken zamanın son anına kadar konuştuk, güldük ve bu söyleşi için fotoğraf çektik. İnsanın karşısına her zaman toprağından çıkıp topluma yararlı, harika işler başarmış güçlü kadınlar çıkmıyor. Bildiğim şu gerçek var. Sedef’de bende içimizdeki gücü her zaman Çanakkale’den alıyoruz. Çünkü “Çanakkale Geçilmez” .
Yeşim Mutlu
Yorum yok