Geçmişten geleceğe TROYA-3

Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük ile söyleşimizin üçüncü bölümünde Troya Müzesi’nin açıldığı günden bugüne tarihi değerlerini ve gelecek hayallerini sizlerle paylaşacağız.

Rıdvan Bey, Troya Müzesi Resmi Açılışının sizce tarihi değeri nedir?

10 Ekim 2018 yılında müze kapılarını açıyor. 18 Mart 2019 günü sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan özel bir açılış yapıyor. Bunu çok önemsiyorum.

Romalı İmparatorlar için Troya’ya gelmek bir yarış. Hadrian, Caesar ve Caracalla burada olmak istiyor. Eğer buradan geçerseniz o tarihin içinde yer alma şansınız var. Büyük İskender buradan geçiyor. Hatta geliyor tapınakta dua ederken “Akhilleus senin Homeros’un var ama benim yok. Beni kim tarihe nakledecek.” diyor.

Fatih Sultan Mehmet, Mustafa Kemal Atatürk Troya’dan geçiyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın burada yer olması önemli. 1000 yıl sonra da burada liderler olmalı. Açılış için seçilen tarih 18 Mart. Çanakkale Savaşlarının yıl dönümünde. Her iki savaşı her iki dönemi kardeş görmek, birbirinin devamı görmek refleksi açılış için seçilen tarih bu açıdan da önemlidir. Tarihsel bir gönderme yapılıyor.

Müzeyi gezmeye başladığımızda bizim ilk eserimiz Gülpınar’dan çıkmış Ana Tanrıça heykelidir. Ana Tanrıça Anadolu’yu anlatır. Bu çok önemli simgedir. Son eserimizde Çanakkale Savaşlarında savaşmış bir subayın kıyafetidir. Anadolu’yu anlatan Ana Tanrıçayla başlayıp, Anadolu için canını vermiş subayın kıyafetiyle son bulur. Tarihsel göndermeyi çok anlamlı buluyorum. Anadolu’yu anlatırken kronoloji ile duvarlar çekmemeliyiz. Ahmet Bey Hekabe’nin o göğsünü gösterişini yorumlarken arada kronoloji var mıydı? Hikayeyi zamansız anlattı.

Söyleşinin en başında Troya 3.0.’dan bahsettik. Geçmişten aldığımız kültürel birikimle geleceği inşa edebilirsiniz. Ben buna çok inanırım. Bu ödül Troya Müzesi için milattır. Bu takdir ödülünün üzerine yeni ödülleri ekleyip geliştirmek gerekir. Bunda da bize düşen ne varsa yapmak isterim. Geçmişe bağlılığınız ve hayalleriniz benim için çok değerlidir. Çanakkaleli olarak ben de buna çok değer veriyorum. Tarihi bilinci yaratmak hepimize düşer. Rıdvan Bey, Troya Müzesi’nin gelecek hayalleri neler?

Müze henüz bitmedi. Biten şey mimari projedir. Ömer Selçuk Baz müzenin mimarı. Kültür ve Turizm Bakanlığı 2011 yılında yarışma projesi açıyor. Katılan kişilere Troya Müzesi için şu metinleri okuyun, İlyada okuyun, Troya kazılarını okuyun deniyor. Herhangi bir mimari istekte bulunulmuyor. Mimarlar tasarımda serbest. 132 proje başvuruyor. Yarışma projesi bir yandan da risk birinci seçilen proje uygulanacak. Yarışma jürisi genel müdürlükten bir kişi dışında tamamen bağımsız mimarlardan oluşuyor. Siz çıkan sonucu size göre beğenmeyebilirsiniz. Çıkan sonucu beğenmeseniz dahi uygulamak zorunda kalacağınız çok cesur bir iş. Ömer Bey’in projesi birinci seçiliyor.

Proje şu anlamda kıymetli, neden buraya müze yapılıyor? Çanakkale Arkeoloji Müzesi bu bölgeyi temsil edecek yetenek ve olanaklarda değildi. İnsanların yaz aylarında sıklıkla bir haftalık tatili var. Şort, terlik haliyle tarihi alanlarda da iyi vakit geçirmek istiyor. Tarihi alanlara gidenlerde temel duygu monumental yapı görmek. Ayasofya’yı, Efes’i gördüğünüzde çok etkilenirsiniz. Fakat Troya kentine geldiğinizde çoğunlukla ilk gelenlerde bir hayal kırıklığı oluyor. Neden? Brad Pitt’in TROY’unu izlemişsiniz. Filmde arkada müzik o kadar görsel şölen var ki nefis. Bir geliyorsunuz kerpiçten yapılmış sur. Efes gibi Bergama gibi ayakta sütunlar görmüyorsunuz.

Troya çok üst üste kurulmuş bir kent. Schilemann’ın yarattığı müthiş bir dağınıklık var. Troya Ören Yeri / kenti dilsiz bir kent gibi çok az konuşuyor. Onu konuşturabilmek için öncesinde bir metin okumak vb. yetmiyor. Alanın profesyonellerinin bile anlamakta çok zorlandığı bir kent. Orada konuşmayan bir yer var. Ama, hemen Ören yerinin yanı başında bir müze. İşte Troya Müzesi o ören yerinin dili. Onun anlatmakta zorlandığı ne varsa onu konuşturan yer. Monumental yapı görme ihtiyacı dedik ya. Geldiniz mimari olarak büyük bir mimari. İddialı bir dile sahip. Hatta jüriden birisi -rahmetli Cengiz Bektaş olabilir- bu formu görünce “Tam infobox olacak, orayı konuşturacak” diyor.

            Müze insanların vitrinlerin önünden gelip geçtiği bir yer değil.

Troya Müzesi’nin sosyal medyayı çok aktif ve verimli kullandığını görüyorum. Bugün sizinle burada Twitter’da müze ödül heyecanınızı paylaştığınız bir tweet yani sosyal medya aracılığıyla bir araya geldik 🙂 Neleri doğru yaptınız da bu seviyeye geldiniz?

Sosyal Medya ile ilgili şöyle bir durum vardı. Bizim sosyal medyada ana izleyici kitlemiz, dert edindiğimiz ama çözemediğimiz de bir şeydi. 44 yaş ve üstüydü. Neden takip ettiğini, işini gücünü oturtmuş ve hayatta neleri istediğiniz biliyor vb. normal diyorduk. Ama daha gençler neden bizi takip etmiyor? Buna hazır kolay cevap verebilirsiniz. O kolay cevap şu gençler sanata kültüre bu kadar meraklı değiller!

Pandemi döneminde şöyle bir şey oldu. Pandemi sebebiyle 18 Mart 2020 günü müze kapıları kapandı. Tamam kapanacağını önceden bakanlığımız bildirmişti. Şok yaşadık, şimdi ne yapacağız? Koca bir binanın içinde biz bizeyiz. Sonra birkaç arkadaş sohbet ediyoruz dedik ki; “Müze turnike mi demek? Turnike kapanırsa, müze kapanırsa müzenin işi kenara atılır mı? Hayır bizim sorumluluklarımız devam ediyor. Sonra bir motto yazdık; “Biz kapanmadık, yeni bir kapı açtık.”

Sonra Instagram canlı yayınlarına başladık. Ne oldu? İzleyici kitlemiz bugün hala 24-34. Ana izleyici kitlemis aynı şekilde devam ediyor. Demek ki gençler hep oradaymış, gençlerin bu alana hep ilgisi varmış. Gençler bize şu dersi verdi. “Biz hep buradaydık, biz ilgiliyiz, siz doğru kanalla bize ulaşmadınız.” dedi. Pandemi bu açıdan bizde fırsata dönüştü. Oandemi sayesinde o gençlerle doğru iletişim kurma fırsatını yakaladık.

                Profesyonel değiliz ama samimiyetle paylaşıyoruz.

Başarınız ortada, tebrik ediyorum. Sosyal medya hesaplarınızın arkasında kim var? hesap yönetimi nasıl yapılıyor?

Sosyal medya ile kurumsal iletişimimiz sürdürmek konusunda profesyonel bir desteğimiz yok. Sosyal medya hesaplarımızı ben ve Müze Uzmanı’mız Osman Çapalov ikimiz yönetiyoruz. Tüm o kurumsal iletişimi bir yandan yürütürken arama kanalı verilerini vb. sıkı takip ediyoruz.

Dert edindiğimiz durumlardan bir tanesi Google. Çoğunlukla “Truva” kelimesi ile aranıyorduk. Biz müze ismimiz gibi TROYA kelimesinin öne çıkmasını istiyorduk. İKinci sırada Troia vardı. Troya üçtü. Sergilerle, etkinliklerle, projelerle arama kanalı verilerinde birinci sırada TROYA çıkıyor. Fotoğraflarımız 5 milyon kez görüntülendi. 4.4 milyon kadar arama alıyoruz.

Google’dan verileri sürekli takip ediyoruz. Son üç aylık verilerimize göre fotoğraflarımız 1.14 milyon kez görüntüleme almış. Pik yaptığı gün ödül aldığımız günden bir sonraki gün. Dolayısıyla düştüğümüz anları biliyoruz. Ona göre hemen içerik paylaşmaya çalışıyoruz. Web sitemiz geçmişte açılmıştı, yeniden revize ediyoruz. 2019 Ağustos ayında Troya Müzesi’nde göreve başladığımda takipçi sayısı 1010 idi. Bugün itibarıyla 9532 olmuşuz. Özel sponsorluk kullanmıyoruz. Osman’la beraber şekillendirmeye çalışıyoruz. Profesyonel değiliz ama samimiyetle paylaşıyoruz.

Gerçekten harikasınız. Gerçek deneyim yarattığınızda samimi olması gerekir. Diğer türlü uygun ve hoş olmayan bir paylaşım ortaya çıkıyor. Bu müze bundan sonra neyi başarmalı? Yakın gelecekteki projelerinizden biraz bahseder misiniz?

Bulunduğu bölge açısından çok ama çok önemli olmalı. İstanbul Arkeoloji Müzesi, Anadolu Medeniyetler Müzesi, İzmir Arkeoloji Müzesiyle bu müze aynı şeyi anlatmamalı. Troya’nın karakteristik bir tarafı var. Biz bir coğrafyanın içinde kuruluyoruz. Başarması gereken şeylerden birisi kırsal kalkınmaya destek vermek. Duvarları içine çekilen bir müze olmamalı.

Bölgede son beş yıllık 2019 nüfus verileri de dahil; Tevfikiye Köyü, Çıplak Köyü, Kalafat Köyü 2015 tarihinden 2018 tarihine kadar köyler sürekli kente göç veriyor. 2018 yılında sihirli bir durum oluyor. 2018 yılında göç duruyor. 2019 yılında tüm köylere kentlerden köye göç başlıyor. Çünkü Troya Müzesi kırsal kalkınmayı destekliyor.

Müzenin açıldığı günün üzerinden bir yıl geçmeden Troya Örenyeri ve Troya Müzesi 800.000 kişiyi bu bölgeye çekiyor. Sadece çektiği nüfus ile mi alakalı bu kırsal kalkınmaya destek vermek. Tabii ki hayır. Troya Müzesi’nin kendi arazisi üzerinde, bakanlığın arazisi üzerinde köylerimizden tek bir kuruş kira almadan köylülerimize arazi tahsis ediliyor. Opet ile, Valilik ile, Halk Eğitim Merkezi ile ortaklaşa o araziler üzerine Troya Mimari formunda hiçbir ücret almadan satış dükkanları inşa ediliyor. Hiçbir kira almadan köylülerimize o dükkanlar tahsis ediliyor. Hiçbir ücret almadan Troya hediyelik eşya yapım kursları veriliyor. Müze ve Ören yerinde hediyelik eşya mağazamız var. kendi mağazamızdan çok daha düşük fiyata satmalarını sağlayarak kendi aleyhimize ticari eşitsizlik yaratıyoruz. Onları desteklemek amacıyla; kentten köye göçü başlatan unsurlardan bir tanesi bu oldu. Planlanmış bir hareketti. Restoran, köy pansiyonculuğu konusunda eğitim alındı. Köy pansiyonculuğu için belgeleri çıkarıldı.

Kırsal kalkınmayı her zaman desteklemeliyiz. Troya Müzesi diğer müzelere benzeyemez Karakteristik bir özelliğimiz var. İnşallah yakın zamanda konferans salonunda söyleşilerimiz başlayacak. Kazı başkanımız Rüstem Aslan kazıları anlatacak. Belki ondan önce Tevfikiye Köyü’nden bir köylü teyzemiz çıkacak tarhana nasıl yapılır bu müzenin konferans salonunda anlatacak. Şu gördüğünüz bahçede “Domates nasıl kurutulur?” onu anlatacak. Modern tanımıyla “workshop” diyelim, köyden gelen o teyzelerimiz bu müzeye gelenlere bahçede bu workshopları yapacak. Dilerlerse de Çıplak Köyü’nde – Opet’le ortaklaşa bir proje devam ediyor- Troya Ekmeği yapılacak. Özgün Anadolu buğdayından Troya ekmeği yapılacak. Burada üretilenler burada satılacak. Tüm köyün adeti, geleneği, göreneği bu köyün içinde yaşamaya devam edecek. Bulunduğumuz bölge ile kurduğumuz bağ son derece önemli.

Hassas noktalardan birisi de müze buraya insan çekecek ama bu köylerin köy kalabilmesi, bu ölçeklerle kalabilmesi ana hedeflerimizden birisi. O yüzden sürekli yerel kültürü desteklemeye devam edeceğiz. Çünkü çevremizin değişmeden bozulmadan böyle korunmasını istiyoruz. Milli Park olması sebebiyle de her şey çok kontrollü. İmar çok kontrollü. Yeniköy’de Papaz Plajında, Çıplak Köyünde, Kumkale’de yapılacak her ne varsa tüm o işler içinde müzenin fikir ve onayı gerekiyor.

Tarih yazımı sürecini çok çok önemsediğimizi size sürekli söylüyorum. Hep buna ilişkin veriler çıkartmak zorundayız. Buna ilişkin verileri nasıl çıkartacağız.? Bizim için Müze insanların vitrinlerin önünden gelip geçtiği bir yer değil. Biz enstitü müze olmak istiyoruz. Assos Kazılarından çıkan herşey, Alexandria Troias kazısından çıkan her şey, Maydos’tan çıkan tüm bölge, Kara Biga’da yüzey araştırmasından çıkan her şey sene sonunda buraya geliyor. Burası Çanakkale’nin hafızası. Bir hafıza mekanı. Buraya toplanıyor, istiyoruz ki bilgi burada işlensin, yorumlansın ve buradan yeniden dağılsın. Bunu roman yazarı alıp kullansın, gazeteci kullansın, öğretmenler kullansın. Biz bu üretimi yapmaya başladığımızda – ki başladık 2.Troya Sempozyumu geride kaldı- çarpan etkimiz çok büyüyecek.

Pandemi olmasaydı köy okullarında yeni bir program başlayacaktı “Sınıf Arkadaşım Homeros”. Çünkü bizim hikaye yazarlarına, yeni destan yazarlarına ihtiyacımız var. Gösterdiğimiz performansla alanımızı ne kadar doldurabilirsek yine Çanakkale’den hikaye anlatıcı o çocuklar içinden çıkacak :). Nuri Bilge Ceylan Öyle değil mi? Bu topraklara dair hikayeler anlatmıyor mu?

Troya Müzesi Müdürü Rıdvan Gölcük ile Troya Müzesi’nde gerçekleştirdiğimiz bu söyleşi için çok teşekkür ederim. Troya 3.0. ve tarih yazımına katkıda bulunacak ne varsa hep birlikte yapalım.

“Çanakkale” tarihi çağların başlangıcından günümüze önemli kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Tarihinden günlük yaşamına çok renkli mirasın izlerini taşıyan ÇANAKKALE her zaman hikayeler anlatmaya devam edecek. Doğduğum topraklara elimden ne gelirse yapmak benim gönül borcumdur. Gelin bu hikayeyi beraber yazalım.

Yeşim Mutlu

11 Haziran 2021, Milliyet, Pembenar Yaşam

Yorum yok

Yorum Yazın