03 Mar Futboldan sağlığa hayat katıyor: Tolga Güneş
Berlin’den İstanbul’a; profesyonel futbolcuyken iş hayatına geçen bambaşka biri Tolga Güneş. Tanışıklığımız uzun süre öncesine dayanıyor. 2,5 yıl gibi bir süredir de aşağıda okuyacağınız satırları hayata geçirmeye çalışıyoruz. Bazen insanın hayatında yapmak isteyip yapamadığı, yetişemediği durumlar oluyor. Bu röportajda onlardan. Tolga’da kesin evliya sabrı var. Bunca zamanı telafi etmek bana düşer değil mi?
Geçen hafta sonunda bir araya geldik ve şeytanın bacağını kırdık. Hoş buluşma mekanında buluşmamız bile komik bir anı oldu. Nişantaşı’nda bir kafe zincirinde buluşacağız. Ve maalesef aynı sokakta üç tane aynı isimli kafe var. Ben aynı ismi taşıyan bir tanesine, Tolga diğerine gitmiş. İkimiz de birbirimizi arıyoruz ve “neredesin, neden yoksun?” sözleri havada uçuşuyor. Merkür retrosu sağ olsun burada da etkisini gösterdi. Sonunda ortada üçüncü kafede buluştuk. Ama ikimizin de hali görülmeye değerdi. Ben epey gülme krizine girdim. Bir de sitem ediyorum;
– Tolga sen başka bir yerde olabilir misin?
– Yo Yeşim, ben …. kafedeyim.
– Yoksun Tolga ben oradayım.
– Yeşim, ben de oradayım.
– Tolga sen hangisindesin?
- Ben şundayım…
Sonuç buluştuk.
Tolga Güneş Kimdir? Biraz seni tanıyalım mı?
Ben Tolga Güneş, Ülkemizde herkesin tanıdığı birçok değerli insanın yetiştiği, içinde çeşitli kültürleri barındıran ve eskilerin küçük Paris dediği, deniz kenarında bulunan Samatya adındaki, İstanbul’un gözde semtinde yaşamış olan bir ailenin çocuğuyum. Küçük yaşlarda öğrenmeye başladığım komşuluk, dostluk, arkadaşlık ve paylaşım ile ilgili öğretileri tam anlamıyla içine sindirebilmiş biri olmaktan her zaman mutluluk ve huzur duymuşumdur. Bu duyguları kaybetmek bir tarafa, tam tersi yaşadığım sürece geliştirerek yaşatmak benim bu hayatta vazgeçilmezimdir. Bu öğrendiklerimin bana her zaman, her ortamda ve insan ilişkilerinde büyük katkısı olmuştur. Aileme ve tüm büyüklerime her zaman minnettar kalacağım.
Berlin’den İstanbul’a uzanan hayat hikayen var. Kendini gerçekte nereye ait hissediyorsun?
Berlin’de 30 sene yaşadım, orada okula gittim, orada futbolcu oldum. Berlin’de bir Türk genci olarak yaşamak o zamanlar çok kolay değildi hatta tehlikeli olabiliyordu. Özellikle duvarların yıkılması sonrası (duvarın yıkıldığı gece çekiçle ben de ordaydım) sağcıların tehditlerinden dolayı yabancılar çeteleşmek zorunda kalıyordu ve birçok çatışmaya şahit oldum… Kaybettiğim yakın arkadaşlarım bile var 🙁
Aynı zamanda sanatsal ruhum olduğundan mesela grafitiyle uğraşırdım, başkaları uyurken biz geceleri metro tünellerinde tren vagonlarını boyardık… Müzikle de aram çok iyiydi, o zamanlar kendi grubum vardı, almanca Rap’i ilk başlatan kuşaktandık, konserler verdik plak bile çıkarttık. Böylece boyadığımız grafitileri trenlerde izlerdik kendi müziğimizi de radyoda dinlerdik… Vallaha o kadar çok maceralarım var ki anlat anlat bitmez, kitap olur 🙂
Ama ben kendimi tamamen ülkeme ait hissediyorum, zaten Berlin’de yaşadığımız sürede her zaman Türkiye’ye geri dönme hedefiyle yaşadık. Hep entegreydik ve gurbetçiydik, din, dil, örf ve adetlerimizi olabildiğince muhafaza ederek yaşadık, hiç asimile ve Almancı olmadık, arada çok büyük fark var.
Ülke olarak sıkıntılı bir dönemden geçiyorsak da, Türkiye’m ve İstanbul’umda çok mutluyum, inanın 30 sene yaşadığım Berlin aklıma bile gelmiyor. Ülkemiz cennet, değerini bilmek lazım. Ne Mutlu Türküm Diyene!
Hayatında profesyonel futbol dönemin önemli yer tutuyor. Ardından borsa dünyası ve günümüzde sağlık turizmi. Hakikaten merak ediyorum en çok hangi Tolga olmayı sevdin?
Üçü de birbirinden çok farklı dal ve hepsi birbirinden heyecanlı tabii ki. Mesela Alman Amerikan ortaklığında faaliyet gösteren, İstanbul Dünya Ticaret Merkezindeki yatırım şirketinde birçok kişiyi yöneten bir General Koordinatör olmak çok heyecan vericiydi.
Şu an senelerdir bulunduğum sağlık turizmi piyasasında büyük bir şirketin sağlık kolunu yönetmek, insanları istedikleri ameliyatlarla buluşturup onları gerçekleştirip mutlu olmalarını ve kendine güvenlerini geri kazanmalarını görmekte bir o kadar heyecan verici.
Ama ben kesinlikle uzun arayla en çok futbolcu Tolga olmayı sevdim. Lakabım “Tolginho “ da ordan kalmadır. Benim için dünyanın en zor ve en güzel mesleğidir futbolculuk ve hayatımın 27 senesini aktif olarak dolu dolu futbolla yaşadım.
Futboldan hiç anlamayan bir kadınım 🙂 Pressturk ve 24saatfutbol’da futbol yazıları yazıyorsun. Sağlık sektörüyle ilgili yazılar yazmayı da düşünüyor musun?
Evet hem Presstürk.com hem de 24saatfutbol.com sayfalarında Gol Vuruşu köşemde futbolla ilgili objektif ve tarafsız yazılar yazıyorum. Yalnız ben günlük olaylardan daha çok Türk Futbolunun sorunlarını ve içinde bulunanlarının yanlışlarını kaleme alıyorum. Futbolumuzun bulunduğu kötü durum haliyle bana bolca malzeme veriyor.
Sağlık turizmini de tabii ki haddimi aşmadan kaleme almayı düşünmedim değil, senelerdir bu branş da olan biri olarak tabii ki görüşlerimi insanlarla paylaşmak isterim, zaten böyle bir projenin içinde çok yakında yer alacağım…
İşin gereği bir hastaneden diğer hastaneye / ameliyathaneye geçiyorsun. Ülkemizde sağlık turizminin gelişimi sence nasıl?
Hastaneden hastaneye, ameliyattan ameliyata yoğun tempo oluşuyor. Keyifli olduğu kadar ciddi bir iş çünkü yabancı bir ülkeye gelip ameliyat olmak isteyen insanlarla çalışıyorum, bu yüzden güven ve kalite en üst kriterim. Sağlık turizmi çok iyi gelişiyor olsa da, her sene katlana katlana çoğalıyor olsa da, çok dikkat edilmesi gereken tehlike arz edebilecek konular var piyasamızda maalesef. Eğer dikkatli ilerleyemezsek, dünyada bir numara olduğumuz bu branş ciddi anlamda lekelenebilir…
Sağlık turizminin iyi şekilde yapıldığını düşünüyor musun?
Bu konuda bir yandan evet diyorum çünkü gerçekten hastayı ve memnuniyetini düşünen değerli ve çok üst düzey Dr ve Prof’larımız var. Ama üzücü olan şu ki, gelen hastayı sadece bir müşteri olarak gören, ucuz ve fabrikasyon işlemler uygulayan kurumlarda var. Her sene çok kötü ve üzücü neticeler görüyorum hastalarda. Onlar olmasa mükemmel olur ve Türkiye’yi hiçbir şey durduramaz.
Erkeklerin en büyük hobisi futbol oynamak ve futbol maçı izlemek yönünde çalışmalar var. Senin profesyonel bir geçmişin olduğuna göre senin hobin futbol değildir herhalde (gülüşmeler) Sen neler yapmaktan hoşlanıyorsun?
Unutulmamalı ki, futbol her zaman bir hobidir, futbol bir oyundur. Bu konuda mutluyum çünkü bu hobiyi ben bir iş olarak tüm benliğimde hissedebildim. Günümüzün futbolundan çok keyif almasam da, hem eski bir futbolcu olarak hem köşe yazarı olarak tabii ki futbol gündemini yakından takip etmeye devam ediyorum.
Futbolun dışında sıkça spor salonuna gidiyorum, koşulara çıkıyorum ve Efendi Lig’de rahmetli Metin Ersoy’un kurduğu, çoğunluğu sanatçılardan oluşan meşhur Calypso 33 takımında futbola amatörce devam ediyorum.
Hayat amacını buldun mu? Yoksa kişisel gelişim halinde misin?
Hayatımda her zaman yaptığım işte başarılı olmak ve ailemin benimle gurur duymasını sağlamaktı amacım. Futbolda ne kadar şanssızlar kervanında yer aldıysam da bunu başardığımı düşünüyorum. Bu vesileyle aileme her zaman bana bu ve her yolda destek oldukları için çok teşekkür ediyorum. Yeteneğim olduğu kadar şansımda olsaydı sanırım şu an 50 kere Milli olmuştum, 97 ve 99 senelerinde Alman efsane hoca Felix Magath ile iki kere aynı şanssızlığı yaşadım. Önce Almanya 1. Ligi kulübü HSV da ben imza atmadan 2 hafta önce, sonra Werder Bremen kulübünde ben imza atmadan 2 gün önce işine son verildi… O zaman tabii Türk futbolcu pek yoktu Almanya Bundesliga’da…
Kişisel gelişim vazgeçilmezimdir. Her zaman yeni bir şeyler öğrenmeye açığımdır. Birbirinden çok farklı olan Futbol, Borsa ve Sağlık Turizmi piyasalarında başarılı olmak için çok yeni şeyler öğrenmem gerekti, sanırım benim içimde bir multi task talent var.
Sağlıklı bir hayat için olmazsa olmazların neler? Okuyuculara neler önerirsin?
Sağlıklı bir yaşam için herkese tavsiyem, kesinlikle spor yapmaları ve doğru beslenmeleri. Ayrıca sevdikleri şeyleri sıkça uygulayarak psikolojilerini yüksek tutmak ve olabildiğince stresten uzak kalmalarıdır. Hayat yeterince ciddi ve gelecekte bizi neler bekliyor bilemiyoruz, o yüzden oldukça pozitif geçirmek lazım değerli zamanımızı.
Yorum yok