Fotoğraf çekmek yetenek işi midir?

Bundan 2-3 ay önce oldukça ciddi bir trafik kazası geçirdim. En çok etkilenen de sağ elim oldu. Neredeyse 1 hafta sağ elimi bir daha kullanıp kullanamayacağım hakkında fikrim de yoktu. Sağ el çok şey ifade ediyor sağlak bir insan için. Buna bir de fotoğraf çekmeyi ekleyin. Kazadan birkaç gün sonra ilk aksiyonum sol elimle yazı yazma denemelerine başlamak oldu. Arada Youtube videolarından insanların tecrübe paylaşımlarını da takip ettim. Neyse ki bu yazının ilk halini sağ elimle ve her geçen gün iyileşen el yazısıyla yazabiliyorum. Deri altındaki birkaç cam parçası dışında da sağ elimde bir fonksiyonel sıkıntı kalmadı. Tabii bu arada da sol elimle kalem tutmayı, derdimi ifade edebilecek kadar yazı yazabilmeyi öğrendim. Zorunluluk durumu olmasa da arada pratik yapmaya devam ediyorum.
 
Şimdi gelelim konumuza. Fotoğraf çekmek doğal yetenek işi midir? Doğuştan verilmiş bir hediye midir? Hem evet, hem de hayır.
 

@hakanyasar

 
Yine yıllar öncesine gideceğim. İlk fotoğraf çektiğim günlerde hep teknik konuları araştırırdım. Uzun pozlama, hareketi dondurma,  panning, diyafram, enstantane ve daha pek çok teknik konu. Hatta baktığım fotoğrafların hangi lens açısı, kaç diyafram, hangi makinayla çekildiği gibi detayları da kendime  oyun konusu yapmıştım, epeyce de eğitici olmuştu. Ta ki bir gün eğitim verdiğim gruptaki 17 yaşında bir öğrencime denk gelene kadar. Herkese o ortamda nasıl bir fotoğraf çekebileceklerini, makinayı hangi ayarlarda kullanmanın avantaj sağlayacağını anlattım ve fotoğraf çekmelerini istedim. Ekiptekiler de birbirine yakın sonuçlarda ve beklediğim kareleri çekip bana gösterdiler. Bahsettiğim genç arkadaşım da gösterdi fotoğrafını. Makinanın LCD ekranından baktım karelere ve biraz beklemesini söyledim. Diğer öğrencilerimin fotoğraflarına yorum yapıp bazılarına da birkaç deneme daha yapmalarını söyleyip çekim ortamına gönderdim ve Elif’in karelerine tekrar tekrar baktım. Dediklerimin hepsini yapmış ama ışığı, kompozisyonu öyle farklı ve etkileyici kullanmıştı ki. Şaşkınlık ve büyük bir hayranlıkla çok beğendiğimi söyledim. 17 yaşında genç bir arkadaşım ve “doğuştan yetenek”, “Allah vergisi”, “gifted” kelimelerinin anlamının vücut bulmuş hali. Kim bilir kaç seferdir o çekim noktasında fotoğraf çekiyordum, eğitim pratiği yaptırıyordum ama ilk defa böylesine farklı ve etkileyici kareler görüyordum.
O gün ve takip eden birkaç hafta boyunca kendimle epeyce didiştim. Öncelikle ilk kabullendiğim konu; benim “doğuştan yetenekliler” grubunda olmadığım idi. Diğer konu da “doğuştan yetenekli” insanların var olduğu ve onların böylesine farklı bir yerde durduklarıydı. Asıl soru bu durumda “ben ne yapmalıydım?”. Çok sevdiğim fotoğrafta -hayatta pek çok konuda olduğu gibi- yeteneksiz olduğumu gayet net görmüştüm. Önümde 2 seçenek vardı; ya tüm ekipmanı elden çıkarıp bu defteri kapatacaktım ya da vasatlığımı kabul edip vasat bir insanın çok çalışarak gelebileceği bir noktayı hedefleyecektim. Neyse ki yeteneksiz ama keçi gibi inatçıyım. Önceden 5 okuyorsam 50 okudum, 10 çekiyorsam 100 çektim. Yere düştüm, dizlerimin tozunu, yarasını temizleyip ayağa kalktım. Hatalar yaptım, efsane olabilecek kareleri kaçırdım ama devam ettim. Yeteneksizliğimi yenilmişlik ruh haline malzeme yapmadım, tam tersine hep daha iyisi için bir fazla çalışmaya sebep gördüm. Arada iyi olan fotoğraflarımın dev aynasına dönüşmesine izin vermedim. Yeteneksiz, vasat olmamla gelen deneme, saçmalama, hata yapma konfor alanını keyifle kullandım. “bunu ben çok iyi biliyorum” demek yerine “yaşasın öğrenecek daha çok şeyim var” dedim.
 

@hakanyasar

 
Vasat fotoğrafçının ilk sarılacağı can simidi fotoğrafın teknik kısmına biraz daha gayretle yüklenmektir. Bir cihaz olarak elimdeki fotoğraf makinasının ne özelliği varsa önce onları özümsenmiş bilgilere dönüştürmeye gayret gösterdim. Bunları da teoride bırakmayıp pratikte de pekiştirdim. Kendime yaratıcı sınırlar koydum. Örneğin sadece sabit açılı lens kullandım, yatay kadraj çektim, ışığı belli bir şekilde kullandım. Sokakta yürürken hayata dair anları yanımda makina olmasa da gözümle çektim. Dünyayı gördüğümüz gibi değil farklı enstantane hızında ya da ışık okumasıyla algılamaya çalıştım. İlk gördüğüm açıdan daha avantajlı bir açı olabileceğini daima hayal ettim ve ortam müsaitse o açıyı aradım. Bilgisayar başında fotoğraflarımla çok ama çok vakit geçirdim. Kaçırdıklarımla yüzleşmekten korkmadım. Sonuçta ben vasattım ve kendimi eleştirmekten kaçmama da bir sebep yoktu. Başkalarının dediklerini az umursadım, hele de övgüleri öylesine okuyup ya da dinleyip geçtim. Eleştirilerdeki bilgi derinliğine bakıp istifade etmeye çalıştım. Benden başka herkesi usta, doğal yetenekliymiş gibi kabul edip üretimlerine saygıyla yaklaştım. Özellikle de herkesin üstad, hoca olduğu bu dönemde hala fotoğrafın öğrencisi olmayı daha faydalı ve akıllıca gördüm.
 
Yazının başlarında 17 yaşındaki genç arkadaşımı anlatmıştım. O şimdi; yurtdışında fotoğraf eğitimini tamamlamış, çok başarılı bir fotoğrafçı. Şu ana kadar denk geldiğim doğuştan yetenekliler arasında bir istisna. Çünkü diğerleri “ben ne çeksem oluyor” deyip o yeteneği haykıra haykıra söylenecek bir şarkı yerine bir ninni olarak tutmayı tercih ettiler.
 

@hakanyasar

 
Şimdi soruyorum; fotoğraf sadece bir yetenek işi midir? Ve siz… Vasatın coşku dolu macerasına hazır mısınız?
 
Sıhhatle, mutlulukla bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
 
Hakan Yaşar, Şubat 2021
2 Yorum
  • Afet Şener
    06 Şubat 2021 saat 19:09

    Fotograf sevmek , görmek ve yetenek isidir.

  • Yeşim MUTLU
    07 Şubat 2021 saat 17:03

    Merhaba,

    Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Sevmeden fotoğraf çekmek çok zor.

Yorum Yazın