Dün, bugün, azıcık ucundan yarın…

Metaforlarla geçmiş, bu an ve azıcık ucundan gelecek… Dün, bugün, azıcık ucundan yarın…

An’ı yaşamak, an’da kalmak, an’a odaklanmak, ‘Carpe Diem’, an’ı yakala, geçmişte takılı kalma, geleceği düşünme, bugününü yaşa, ‘geçmiş geçmişte kaldı, şimdi yeni şeyler yaşama zamanı’, “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım”(Mevlana), ‘hayat bir gün, o da bugün’… Bunlar gibi ne çok söz ve cümle duyarız, dinleriz, okuruz, bazen duyar da duymazdan geliriz, bazen duyar da güler geçeriz, bazen ciddiye alır gibi yaparız, bazen gerçekten ciddiye alırız, bazen işimize gelmezse ciddiye almamayı seçeriz… Çoğunlukla bu söylemlerin ‘ders niteliğinde’ ve karşımıza geçen biri tarafından kafamıza sokulmaya çalışılan şeyler olduğunu düşünüp veya hissedip itici buluruz.

Bunları kendimden biliyorum… Okul yaşamımda olsun, yaşamın içinde çeşitli ortamlarda olsun, bana yapılmasını istemediğimi başkalarına yapmamak, düşüncelerimi ve inançlarımı dikte eder duruma düşmemek için Belgin’ce bir prensip edindim kendime… Sorulmadan söylemem, istediğini söylemeyen veya belli etmeyen birine hiç bir şeyi zorla vermem… Bu, onun en yüksek hayrı için bile olsa, özgür iradesine saygıyla yaklaşır ve sadece şunu derim: ‘Benden bir şey istersen, bana bir şey danışmak istersen, benimle bir şey paylaşmak istersen, ben buradayım. Bunu bil ve bunu içtenlikle söylediğimi bil, yeter!’ Yakın çevrem, dostlarım, arkadaşlarım, öğrencilerim, danışanlarım bunu gayet iyi bilirler… Gerek duyduklarında, elimden gelen bir şey varsa yapacağıma ve bildiğim bir şeyse onlarla paylaşacağıma inanç duyarlar.

Şimdi ‘an’ı yaşamak’ konumuza geri dönelim mi? Dediğim gibi, parmak sallayarak, ders verir gibi kimsenin karşısına geçip “E ama an’da kal şekerim!” demeyi sevmem. Onun yerine Belgin’ce metaforlarımı paylaşırım bu konudaki düsüncemi soranlarla… O zaman isteyenlere gelsin…

Belgin Altop Arşivi



(Belgin’ce 1) Kimse benim yerime dip bucak ANI temizliğimi yapamaz:

Hani zaman zaman dip bucak temizlik yaparız. Bazen zor gelir de çöpü halının altına itivermişizdir, sonra da bir rehavet, bir tembellik içinde, amaaaan dursun işte orada, ne zararı var demişizdir. Sonra bir gün gelir, o çöp orada durdukça, içimiz rahat etmemeye başlar ve bir gün ansızın kolları sıvayıp o dip bucak temizliğe girişir, bitirir ve keyifle çayımızı kahvemizi yudumlarız. Kendimizi, tüm yorgunluğumuza rağmen çok severiz, kendimizle gurur duyarız o zamanlarda… İçimizi, yaşamımızdaki olayları, konuları, duygularımızı da elden geçirmek çok yorsa da, çok acıtsa da, böyle tazeleyeci bir duygu vermez mi?

(Belgin’ce 2) Son kullanma tarihi gelmiş ve hatta geçmiş, artık benim yolumu kesmekten başka hiç bir işe yaramayan düşünce ve duyguları ayıklama işini benden başkası yapamaz: 

Veya dolapları tıka basa doldurmuşuzdur, uzun zamandır hiç bir giysimizi ayıklamamışızdır. Gönül bu, ister tabii, yeni bir şeyler aldığımızda onları asacak yer ve koyacak raf kalmayıvermiştir. İş başa düşer, bizim kendi giysilerimizi bizden başka kimse ayıklayamaz; biz biliriz artık hangisinin emekliye ayrılması gerektiğini. Başlarız elemeye… Bazılarını elemek çok zor gelir, onları çok severiz, ancak öyle bir delinmiştir ki onarılması neredeyse olanaksızdır. Bazıları sağlamdır, ancak artık bıkmışızdır giymekten. Bazıları bol gelmeye, bazıları ise daha da kötüsü dar gelmeye başlamıştır. Çok ayrılmak istemediklerimizi bir kenara ayırırız, başka ikinci bir dolaba veya valize, bir gün yine giyerim belki diye… Ancak inanın çok büyük olasılıkla, onları ayırdığımızı bile unutacağızdır. Yaşam, öyle bir sürmektedir ki ve her gün, her hafta, her ay, her yıl öyle yenilikler ve aklımızı başından alabilecek güzellikler, hoşluklar karşımıza çıkmaktadir ki, o kenara ayrılmış olan, belki de anıları olan giysileri muhtemelen hiç anımsamayız bile…

Ne dersiniz? Galiba an’ı yaşamak gerektiğini böyle böyle hatırlarız… Geçmişe bağlı kalıp geriye sarmalara devam ettikçe, an’ı kaçırıp, an’a odaklanamayıp yarın’ı da tehlikeye sürüklediğimizi farkettiğimizde galiba bir durup silkelenmemiz gerekir…

Yarın mı? Bugünü en verimli şekilde ve hayıflanmalardan arınmış olarak yaşadıkça yarına da en güzel duygusal ve bedensel yatırımı yapmış olmaz mıyız?

Belgin Altop

Belgin Altop Arşivi


Her akşam yastığa başımı koyduğumda sorarım kendime:

‘-Ben bugün elimden gelenin en iyisini yaptım mı?
-Yaptım.
-İyi, uyu o zaman!’
‘-Ben bugün elimden gelenin en iyisini yaptım mı?
-Yapmadım.
-İyi, uyu o zaman. Yarın yaparsın Belgin!’

Uyumazsam, yarını da sabote etmiş olurum çünkü. Eksik kalanı gece kalkıp yapamayacak olduktan sonra ne anlamı var gece uykumu da zehir etmeye? Kendimi cezalandırıp, kırbaçlayıp kazanacak hiç bir şeyim olmayacağı gibi, ‘zinde bir yarını da kazanmış olurum…

Naçizane Belgin’ce…

Kalın sağlıcakla…

Psikolog Belgin Altop

Yorum yok

Yorum Yazın