Dijital Dönüşüm: İklim Değişikliğiyle Mücadelenin Anahtarı Olabilir mi?

Dijital bir çağda yaşıyoruz. Ancak yaşadığımız gezegen dijital değil ve kaynakları sınırlı. Çağımızın en önemli sorunlarından biri de hiç kuşkusuz iklim değişikliği. 

2020’nin hikayesinin toplamında felaketler ve Pandemi var. Bu satırları yazarken Covid-19’da ülke olarak bir yılı geride bıraktık. Hayatımızın her yönünü etkileyen, asla hayal edemeyeceğimiz bir yıldı. Bundan on yıl sonra, Pandemi’de  hatırlayacağımız dünya genelinde koronavirüs salgını sebebiyle evde kaldığımız süreçte pek çok alanda değişikliklere şahit olmamız. Hava kirliliğinde dramatik bir düşüş yaşanması, vahşi hayatın şehre inmesi, denizlerin temizlenmesi, böcekler, bitkiler, ses kirliliği ve ışık kirliliğinde azalma paylaşımlarını hangimiz unutabilir? 

Ne yazık ki; işlerin pandemide kısa bir süre durması, daha şiddetli iklim krizini önlemek için yeterli değil. Bu süreçte tüm dünyada şirketlerin çevresel sorumlulukları nasıl ele aldıkları sorgulanmaya başladı. Sürdürülebilirliğe olan talep her geçen gün artıyor.

Her şeyin nasıl daha iyi olabileceğini görme fırsatı bulduk! Ya şimdi?

Sürdürülebilir geleceği mümkün kılan temel değişimin dijital dönüşümle hızlanması gerçeğini gördük. Lakin; Dünya Meteoroloji Örgütü (DMÖ)’nün yayınladığı 2020 İklim Durumu Raporu, karbon salımı hızla kabul edilir seviyelere düşürülmezse yakın gelecekte insanlığı bekleyen felaketleri çoktan ortaya koydu. Rapora göre, 2030 yılına kadar iklim değişikliği kaynaklı felaketler yüzde 50 oranında artış gösterecek, iklim değişikliğinin yarattığı ısınma nedeniyle tropikal sivrisinek türleri Avrupa’ya yerleşecek. Avrupa’da yaşayan insanlar sivrisinek türlerinin taşıdığı viral hastalıklarla yüzleşmek zorunda kalacak. Kuraklık hayatımızın bir gerçeği haline gelecek. Sonbahar – Kış mevsimlerinde yağış alan Türkiye’nin de içinde bulunduğu yakın coğrafyamızda yağışlar azalacak. Buğday, mısır, ayçiçeği gibi türler yetiştirilemeyecek ve insanlığı asırlardır besleyen su kaynakları iklim değişikliği nedeniyle kuruyacak ya da eski gücünü yitirecek. Yağmur rejimleri de değişeceğinden, yer altı su kaynakları da kullanılamayacak hale gelecek.

Markus Spiske adlı kişinin Pexels’daki fotoğrafı

Peki neler yapabiliriz?

Çevresel anlamda sürdürülebilirlik için de geleneksel yöntemlerle çevreyi korumanın ötesine geçmemiz, dijitalleşmenin nimetlerinden yararlanarak çevresel etkileri en aza indirmemiz gerekiyor. Bu anlamda, teknolojik gelişmeler bize büyük bir fırsat sunuyor; bu fırsatların en başında da dijitalleşme geliyor. 

Şirketlerin dijital dönüşüm geçirmenin çevresel etkisinin farkında olması gerekiyor. 

Dünya çapındaki en iyi şirketlerin paydaşları dijital dönüşüm ve teknolojiyi sağlamak için adımlar atmış durumda.

Dijital dönüşümle birlikte gerçekleştirilecek çalışmalarda; 

  • verimli doğal kaynak tüketimi
  • finansal kaynakları harekete geçirmek
  • fosil yakıttan sürekli enerjiye geçiş
  • iklim değişikliği risk azaltımı
  • tedarik zinciri iyileştirme
  • BT dahil sektörler arası dönüşüm
  • kentsel ve kırsal ekonomi arasındaki dengeyi korumak
  • doğa odaklı çözümler almak
  • savunmasız gruplar ve alanların korunması
  • emisyon ve kirlilik seviyelerini en aza indirmek birincil amaç olması gerekiyor.

Yapay zeka, IoT gibi teknolojiler iklim değişikliği risklerinin azaltılmasında büyük rol oynayabilir. 

Yapay zekanın dijital dönüşüm devrimine öncülük etmede oynadığı önemli rol inkar edilemez. Dijital Dönüşümle birlikte yapay zeka, robotik, nesnelerin interneti (IoT), bulut bilişim ve diğerleri gibi dijital teknolojiler dünyayı yeniden tanımlıyor ve insanların yaşama ve çalışma şeklini sürekli değiştiriyor. 

Dijital dönüşümle birlikte, şirketler mevcut çözümleri genişletmek, karbondan arındırma yaratacak ve iklim değişikliği risklerini azaltacak şekilde yenilik yapmak ve şirket politikalarını belirlemek zorundalar. Yenilenebilir enerjilere yeniden yön vermeye ve kıt su kaynaklarına bağımlılıklarını azaltmaya odaklanan stratejiler planlamaları gerekiyor.

Dijital dönüşüm sürecinde de çözülmesi gerekenlerden bir tanesi de dijital karbon ayak izi.

Uluslararası Enerji Ajansı’na göre, veri merkezleri 2019’da yaklaşık 200 terawatt saatlik elektrik tüketimini, küresel kullanımın yüzde 1’ini oluşturuyordu. Bununla birlikte, küresel internet trafiği 2020 Şubat ve Nisan ortası arasında neredeyse yüzde 40 arttı. Google; günümüzde enerji ihtiyaçlarının çoğunu güneş ve rüzgardan alıyor. Google; temiz enerjiye 2 milyar dolara kadar daha fazla yatırım yapmayı planladığını duyurdu . Yine 2020 eylül ayında, 2007’de karbon nötr hale gelmeden önce tüm operasyonel emisyonları hesaba katmak için dengelemeler satın alarak Google’ın tüm karbon mirasını ortadan kaldırdığını açıkladı.

Dijital dönüşüm küresel ekonomiyi dönüştürürken ve her sektördeki güçleri ortaya çıkarırken, aynı zamanda sürdürülebilir bir gelecek inşa etme potansiyelini en üst düzeye çıkaracaktır.

Değişen bir iklim, yenilenemeyen doğal kaynakların aşırı tüketimi, biyolojik çeşitlilik kayıpları, yoğun ormansızlaşma, aşırı doğal afetler, büyük karbondioksit emisyonu, yetersiz hava ve su kalitesi, tek başına yüzleşilmesi imkansız olan gerçek zorluklardır. 

Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için farkındalık ve harekete geçmek çok önemlidir. Sürdürülebilir üretim-sürdürülebilir tüketim-geri dönüşüm süreçlerini içeren dijital dönüşüm sürdürülebilir bir gelecek için büyük önem taşıyor.

Sonuç olarak, iklim krizini ve daha geniş sürdürülebilirlik gündemini ele almak ve adil bir dijital gelecek için çok çalışmamız gerekiyor. Dijital Çağda sürdürülebilir, iklim açısından güvenli ve eşitlikçi bir dünya inşa etmek gelecek nesiller için en büyük sorumluluğumuz.

Sağlık, sevgi ve daha yaşanır bir gelecek dileklerimle…

Yeşim Mutlu

Mart 2021, Yüksek teknoloji, Tekno Mutlu 

Yorum yok

Yorum Yazın