Bazıları Korku Sever!.

Kimileri korku filmlerine bayılır, kimileri de bakmaya bile tahammül edemez ve korkutucu sahnelerden ya da kanlı sahnelerden gözlerini kaçırır. Korku filmi fanatikleri filmleri defalarca seyretmekle kalmaz, vizyona girer girmez sinemaya koşar hatta evde de dvd koleksiyonlarını yapar. Peki korku filmlerini çok sevenlerin ya da seyretmekten hiç hoşlanmayanların duygularının arkasında neler olabilir?

Heyecan Aktarımı

Amerika’daki Purdue Üniversitesi İletişim Fakültesi Profesörlerinden Glenn Sparks, korku filmlerini sevme veya hiç sevmeme nedenlerden birinin de film sonrasında nasıl hissettiğimizle alakalı olduğunu söylüyor.

Spark’ın yaptığı bilimsel araştırmada korku filmi izleyenlerin kalp atışlarının, kan basıncının ve solunumlarının hızlandığı ortaya konulmuş. Üstelik film bittikten sonra da bu fizyolojik uyarılma sürüyor ve sadece bizler farkında olmuyoruz, ancak sırf bu nedenle yaşanılan pozitif duygular daha da yoğun hissediliyor. Dahası geriye film sırasında yaşanılan korku hissinden çok sadece iyi vakit geçirdiğiniz hissi kalıyor ve işte bu nedenle kimileri tekrar tekrar korku filmi izlemek isteyebiliyor.

Ne var ki, korku filmiyle deneyiminiz olumsuzsa, bir daha hiç korku filmi izlemek istemeyebilirsiniz de… Diyelim herhangi bir korku filmini izledikten hemen sonra pek de hoş deneyimler yaşamadınız, misal sevgilinizle kavga ettiniz, ya da yolda bir kaza atlattınız, yine filmin sürdürdüğü fizyolojik uyarılma yüzünden olumsuz duygularınızı daha da yoğun yaşayacağınızdan ileride bir başka filmi seyretmekten kaçınabiliyorsunuz…

Farklı Eğilimler

Bazıları da yüksek düzeylerde fizyolojik uyarılmalardan keyif almaya eğilimli olabiliyorlar. Psikoloji literatürüne göre yaklaşık 10 kişiden biri adrenalinden hoşlanıyor. Bu anlamda yüksek olasılıkla korku filmlerinden zevk alanlar ayrıca lunaparkta gondola binmekten de keyif alıyorlar.

Basit anlamda her bireyin farklı mizaçta oluşunun kimilerinin neden korku filmlerinden hiç hoşlanmadığını açıkladığı da söylenebilir. Yine bilimsel olarak bireyler çevrelerindeki istenmeyen uyaranlara farklı tepkiler veriyorlar. Örneğin, ortamdaki ısı değişikliğine veya bir tişörtün yakasındaki etikete bile kimileri aşırı hassasiyetli olabiliyor. Muhtemelen aynı bireyler korku filmi izlerken de çok daha yoğun fizyolojik tepkiler gösterebiliyorlar.

ACAYİPLİK

İnsanın doğası gereği çevresindeki acayiplikler her zaman ilgisini çekiyor. Kimilerine de korku filmlerindeki sıra dışı şiddet çekici gelebiliyor. Aslında tehlike her zaman rutini böldüğünden çevredeki düzeni bozan herhangi bir değişikliğe duyulan merak da, hayatta kalabilmek için gerekli kabul ediliyor. Spark araştırmasında korku filmlerinde izleyiciyi çeken çarpıcı sahnelerle kanlı bir trafik kazasının çevresinde merakla toplananlar arasında da bir bağ kuruyor ve “Kanlı bir trafik kazasına da her gün rastlamazsınız.” diye ekliyor.

Korku sinemasında da görsel efektler yine her gün rastlayamayacağımız kadar fantastik olabiliyor, misal efsanevi “Elm Sokağı’nda Kabus” filmlerini izleyenler serinin 4. filminde Freddy Krueger’ın kazağını açtığı sahnede göğsünde çığlıklar atan kurbanlarının görüldüğü ve aslında büyük bir emekle dev bir Freddy bedeni hazırlayarak gerçekleştirilen mekanik efektleri unutabilirler mi?

Wisconsin- Madison Üniversitesi, İletişim Araştırmaları Merkezi’nden Profesör Joanne Cantor, kimi izleyicilerin özellikle korku filmlerindeki efektlere ilgi duyduğunu ve kafalarında nasıl yapılmış olabileceklerini çözmekle de keyif aldıklarını söylüyor.

Spark ise yaptığı araştırmada yine de olumsuz duyguların acayipliklere duyulan ilgiyi de gölgede bırakabileceğini belirterek, eğer film çok da fazla korkutuyorsa, istediği kadar ilginç olsun, “böylesine korkmaya ne gerek var?”  fikriyle de hareket edenler olabiliyor, diye konuşuyor.

Bir yandan da olumsuz duygular beynimizin duygusal kısmı amygdala’da depolanıyor ve olumlu duygulara göre yok olmaya daha çok direniyorlar. Hemen herkes için herhangi bir ortam duygusal hafızada yer eden olumsuz bir anı da kolaylıkla çağrıştırabiliyor.  

Diyelim, “Jaws” filmini izleyen birinin denizde derinlerde yüzerken kolaylıkla aklına köpekbalıkları gelebileceği gibi, ıssız bir ormanda bir kamp alanında ya da göl kenarında “13. Cuma” filmlerinin ünlü katili Jason Voorhees’i hatırlamak zor olmayacaktır.

Jason

Kimileri de özellikle kendi hayatlarına yakın hissettirebilecek bazı korku filmlerinden özellikle uzak durabiliyorlar. Örneğin yalnız yaşayan bir öğrenci, hele part- time bebek bakıcılığı da yapıyorsa, Jamie Lee Curtis’in unutulmaz Laurie Strode karakteri olarak çocuklara göz kulak olmak üzere evde kaldığı gece arkadaşlarını katleden ve sonrasında peşine düşen korku sinemasının efsanevi katili Michael Myers’ın saldırısına uğradığı meşhur “Halloween” filmini izlemek istemeyebilir.

Cinsiyet Rolleri

Araştırmalar korku filmlerini erkeklerin kadınlara göre çok daha fazla sevdiğini gösteriyor. Psikolojik olarak böyle bir farklılığın nedeni belki de sosyalleşme sürecinde erkeklerin daha cesur olmaları ve tehlikelerden keyif almaları öğretisiyle yetiştirilmeleri olarak da açıklanabilir. Nitekim cinsiyet rollerinin fazlaca ayrıştırıldığı çevrelerde kızlar korku filmlerinden pek korkuyor ve gözlerini kapatarak erkek arkadaşlarına sarılıyorlar… 

Roller üzerinden erkekler de toplumun beklediği cinsiyet rolünü yerine getirecek şekilde korku filmlerinden hiç de korkmuyorum havasıyla ayrıca bir doyum yaşıyor da olabilirler. Wisconsin- Madison Üniversitesi’nden Profesör Joanne Cantor ayrıca kadınların korktuklarında fiziksel olarak yakınlaşacak bir sığınak aramaya daha fazla meyilli olmalarından ötürü kimi erkeklerin sevgilileriyle buluşmalarında beraber korku filmi izlemeye çok motive olduklarını söylüyor ve hatta bu etkiye de korku filmlerinin “sarılma etkisi” adını veriyor.

Yapılan başka bir araştırma erkeklerin kız arkadaşlarının korktukları filmleri daha çok sevdiklerini de ortaya koymuş, azıcık işlerine geliyor… Aman bizimkiler duymasınlar, kızlı erkekli korku filmi seyretmeye de müdahale gelirse şaşırmam…

Korku filmleri başka nelerden ötürü sevilebilir?

Cantor kimileri korku filmlerine adrenalini ve heyecanı sevdikleri için bayılıyor olabilirler ve üstelik bu heyecan sırasında güvende olduğunuzu da bilirsiniz, diyor ve ancak bir yandan da herkesin aklını günlük hayattan uzaklaştırmak ve zihnini  boşaltmak için farklı farklı tercihleri de olabilir ve korku filmlerini bu yüzden seviyor olabilirler diye ekliyor.  

Joanne Cantor ayrıca aşırı empati kuran bireylerin korku filmlerinden hoşlanmayacakları iddiasında da bulunuyor ancak çok hassas ve kırılgan biri, belki de daha fazla kırılmak istemediği halde eğer bu hassasiyetinden kurtulamıyorsa diyelim korku filmlerinde en azından tıpkı kendi gibi çaresiz durumda olan kurbanlardan kurtularak rahatlıyor olabilir.

 Özellikle çatışmalarından ve hassasiyetlerinden kurtulmak isteyen gençlerin korku sinemasına gösterdikleri ilgi belki işte tam da bu yüzden kamplarda veya ormanlarda öldürülen gençlerle gişe hasılatlarına imza atan genç kıyımı (teen- slasher) filmleriyle ve benzerleriyle hiç tüketilemiyor olabilir… Hele hele aşktan canı yananların, kalbi kırılanların ama yine de merhametinden inceliğinden kaybetmeyenlerin biraz acımasız olabilmeye ya da acımasız birer anti- kahramana ihtiyacı yok mu? Aşk hep can yakıyor ya, birileri kıymet bilmeyebiliyor ya sağlam bir Freddy Krueger tekerlemesi hak edenler de olmuyor değil…Sizi üzdüler mi?, 1- 2 onun için gelsin Freddy…  

Cenk Erdem

Yorum yok

Yorum Yazın