Yaratılış Amacım Kitabımmış

Hatıralar değil midir unutulmayan? Hayaller değil midir gerçekleşmesi için zaman bekleyen? Sekiz sene önce bir kitap projesi için Mario Levi’nin fotoğraflarını çekmiştim. Mario Levi ile tanıştıktan sonra satırlarıyla beni derinden etkileyen yazarın öğrencisi olmayı hayal etmiştim. Tam sekiz sene sonra bir eylül ayında “bir gün mutlaka katılmalıyım” dediğim “Mario Levi ile Yaratıcı Yazarlık Atölyesi” ne katılarak 12 hafta boyunca kendisinden yeni anılarını ve hikayelerini dinleyeceğimi bilemezdim.

Atölye Maçka’da katıldığım yaratıcı yazarlık atölyesinde bir masa etrafında buluşup Mario Levi’den ders dinlemek terapi gibiydi. Kelimelerimizle çıplak kalırken, satırlarımızda farklı hayatlarda buluşuyorduk. Çok güzel hikayelerini olan, kelimelerle dans eden muhteşem kadınlarla tanıştım.

12 haftanın son dersinin asla son olmayacağını biliyordum. Çünkü zamanım elverdikçe derslere katılmaya devam edecek, bu harika kadınların hikayelerini paylaşacaktım. Ders çıkışı sohbetlerimizi şimdiden özlüyorum.

Atölyenin bana kazandırdığı bu harika kadınlardan biri de Ayfer Gültekin. Sevgili Ayfer; içinden geldiği gibi yaşadığı bu hayatta yazdığı kitabıyla çok farklı dünyaların kapısını aralıyor. Gerçekten şu hayatta hiçbir şey tesadüf değil.

Ayfercim, “İki Ucu Boklu Değnek” kitabın gerçek hayattan kurgulayarak yazdığın bir roman. Kitap yazma fikri nasıl ortaya çıktı biraz anlatır mısın?

Uzun yıllar gittiğim ülkelerde yaşadığım deneyimleri, hayatın içinde karşılaştığım olayları, insanları, anları hep yazdım. Ayrıca bazen Allah’a, bazende sevdiğim birine teşekkür mektupları yazardım. “Kuraldışı Akademi” ile karşılana kadar kendi kendime yazdığım metinlerdi bunlar. Sevgili Nil Gün ve Saim Koç’la tanıştıktan sonra onların beğenisi ve teşviği ile kitap yazma düşüncesini hayata geçirmeyi planladım. Fakat yazabilmem için kitap haline gelecek konunun beni heyecanlandırması, birilerinin hayatına dokunması gerekiyordu. Önce kitabıma ben inanmalıydım. Bu sebeple çok iyi bildiğim bir konuyu ele almam gerektiğine inanıyordum. Yoksa ben kitap yazmış olmak için kitap yazmak istemiyordum. Sonrasında yazmaya değer konu ve kişinin zaten hayatımda olan insanlar olduğunu gördüm. Henüz bipolar hastalığı ile ne ben ne de onlar tanışmamıştı. Onlarla birlikte ben de ilk kez o gece tanışmış oldum. İlk hastaneye yatırıldığı gece. Sonrada tam hayatlarının ortasında buluverdim kendimi…

Kitap ile birlikte farklı projeler hayatına girmeye başladı. Önce kitabın İngilizceye çevrildi. Sonra kitabın kahramanına modern dans eşliğinde hayat verdin. Barcelona’da bir sanat galerisinde performans sergiledin. Bizi daha neler bekliyor?

Benim hiçbir gün, kitap yazmak gibi ne bir fikrim ne de hayalim olmadı. Yazmayı çok seviyordum evet. Duygularımı kaleme almak çok özel bir şeydi benim için. Ama benim asıl hayalim sahneye çıkmaktı. Lise yıllarından bu yana, bir gün bir şekilde sahneye çıkmak hayalimdi ama bir gün yazacağım kitabımın bana bu yolu açacağını hiç düşünmezdim. Üstelik Barcelona’da bir sanat galerisinde, kitabımla elimden tutularak “haydi çık, sahne senin” denileceğini.

Sevgili Fatmagül Mutlu Hanımın başkanlığında hayata geçecek birçok değerli proje ve çalışmalar var. Bu projelerden biri de “İki Ucu Boklu Değnek” kitabımın İngilizcesi olan “Horns of a dilemma” adlı müzikal. Gerçekten çok büyük bir proje. İnanılmaz heyecanlıyız. Kitabımın müzikalinin olacağı düşüncesi bile, beni sevinçten çılgına çevirmeye yetiyor. Yine ilk sahneleneceği yer Barcelona olacak. Öte yandan Avrupa turnesi planlıyoruz. Bu turnede yine birçok sanatçının eserleri ve performansım (Horns of dilemma) olacak.

Uluslararası Sanat ve Sağlık Derneği’nde başkan yardımcısı olarak da yer alıyorsun. Bu dernek neler yapıyor?

Uluslararası Sanat ve Sağlık Derneği, yaratıcı projeleri ve programlarıyla toplumlara değer katıyor. Avrupa Birliği projeleri, inovatif ve sürdürebilir bir kurum hayaliyle 12 yıl önce yola çıktı. Mental sağlık alanında yaptığı çalışmalarla bipolar sanatçılar başta olmak üzere, mental desteğe ihtiyacı olan sanatçıları istihdamı ve uluslararası görünürlüğe destek olmak amacıyla 4 uluslararası çözüm ortağı ile yoluna devam ediyor. Okuyucular derneğimizi sosyal medya hesaplarından takip edebilirler @bicostore @bipoco_art @artnesscontemporary @bipocostre

Sen ne tür kitaplar okuyorsun? Popüler kitapları mı yoksa farklı yazar tercihleri mi tercih ediyorsun? Bu kitapları okurken seni en çok ne etkiliyor?

Ben aşk ve tarih türü haricinde her tür kitabı okurum ve okuyorum. Her nedense tarih konulu kitaplar beni bir türlü içine alamıyor. En sık başıma gelen şey ise bu tür kitapları okurken, neden bahsettiğini hatırlamaz, birkaç sayfa geriye döner ” en son neden bahsetmişti” diye tekrar tekrar baktığım olmuştur. Anlamak adına tabii ki. Aşk türü kitaplar ise bana her nedense sıkıcı geliyor. Okuduğum kitapların içinde aşk olmasın demiyorum ama buram buram da aşk kokmasın, arada saçlarıma meltem rüzgarı ile hafif dokunsun ve geçsin 🙂

Belirli yazarların kitaplarına, okunacak kitaplar listemin başında ilk önce onlara yer veriyorum açıkçası. Ama arada, farklı yazarların kitap sayfaları arasında yolculuğa çıkıp, deneyimlemeyi de seviyorum. Kitapları okurken beni en çok konu ne olursa olsun yazarın kullandığı yazı dili, samimiyeti, duygusunun bana geçip geçmediği etkiliyor.

Özellikle sormak istiyorum; bu kitabı yazmasan hayatın nasıl olurdu? Hayatından memnun muydun?

Hayatımdan memnundum aslında. İçimdeki boşluğun, bir şeylerin eksikliğini hissediyordum ama adını koyamıyordum. Kitabım doğduktan sonra o eksikliğin, boşluğun ne olduğunu anladım. Bu adını bilmediğim, hayatımda eksik olan şey meğer birilerinin hayatına dokunmakmış. Ben kitabımla birçok insanın hayatına dokundum. Her aldığım okur yorumu bir kez, bir kez daha “iyi ki yazmışım” diye teşekkür ettirdi bana, Allah’ıma. Okurlarımdan aldığım yorumların hepsi ayrı ayrı değerli oldu ve birilerinin hayatına dokunmak hazzı değeri kattı bana. Ama bu okur yorumları içinde beni etkileyen; yorumdan ziyade bir eylemdi aslında… Hastanede yatarken kitabımı alıp okuyup, bitirdikten sonra da diğer bipolar hastalara okutma çabalarıydı.

Bu kitabı yazmasam ne mi olurdu? Herkesin bu dünya için bir yaradılış sebebi olduğuna inanıyorum. Ben yaradılış amacımı kitabımla buldum.

Ailen projelerinin ne kadar içinde? Satır aralarında aile yaşamından izler var mı?

Ben özellikle eşimin bana bu kadar destekçi olacağını açıkçası düşünmemiştim. en büyük, tam desteği ondan aldım, alıyorum. Çekirdek ailem dört kişiden oluşuyor. Ben, eşim ve iki oğlum. Ama şimdi altı kişi olduk. Kızlar daha duygusal olduklarından ve duygularını dibine kadar çekinmeden yaşayabildiklerinden, hayata geçecek her proje öncesi, öncelikle onları arıyorum. Doya doya hoplayıp, zıplayıp kutluyoruz attığım proje adımlarını. Erkekler ise daha ağır takıldıklarından 🙂 işin başka boyutlarında destekçiler büyük bir inançla. Satır aralarında aile yaşamımdan tabii ki izler var. Çünkü o kalemin sahibi benim.

Son olarak farklı durumlarda olan ve hayata farklı bakan kişilere neler söylemek istersin?

Eğer hayatta başına bir gün kötü bir şey gelirse ( ki hepimizin başına geliyor) unutma ki; bu dünyanın sonu değil. Eğer kaderine kahredersen “bu benim başıma niye geldi” diye kendine acırsan, işte o zaman bir tek üstüne toprak atmadığı kalır yaşamın. Unutma ki bu hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. Bazen kötü gibi gördüğün şeyler, başka bir dünyanın kapısını açar insana.

24 Ocak 2020 Milliyet Yaşam 

AYFER GÜLTEKİN KİMDİR?

Ömrümü şu yaşıma kadar, nasıl yaşamak istiyorsam öyle yaşadım. İçimden geldiği gibi… Geriye dönüp baktığımda, korktuğum, cesaretimin azaldığı zamanlarda bile, yine de yapmak istediğim şeyi yaptım. “RİSK” alarak… “Kırklı yaşlarda” ise; KENDİMİ BULMAYA BAŞLADIĞIM, bir BEDENİN içinde, KENDİNİ BULDU RUHUM…

Yorum yok

Yorum Yazın