15 Haz Pandemi döneminde uzaktan eğitim süreci
23 Mart’tan itibaren başlayan uzaktan eğitim sürecinde okullar dijitalleşme süreci içine girdiler. Bizim evde de üç kızım da online eğitime başladı. Bu süreçte her okulun dijitalleşme süreci farklılıklar taşısa da hem MEB hem de özel okullar çok hızlı şekilde uyum sağladılar.
İlk ve ortaokul sürecinde olan kızlarım kendi okullarının yanı sıra zaman zaman EBA sistemi üzerinden de dersleri takip ettiler. 19 Haziran2a kadar da eğitimleri devam ediyor. 20 Haziran LGS ile birlikte eğitime bizde de ara vereceğiz.
Uzaktan eğitim süreciyle ilgili merak ettiklerimi kızlarımın okulundan bağımsız olarak farklı bir okul ile konuşmak istedim. Bir anne ve veli olarak tarafsız olmayı tercih ederim. Kızlarımın okuluyla yayın yapmayı tercih etmedim. Son derece İstanbul Erkek Liseliler Eğitim Vakfı (İELEV) Özel 125.Yıl İlkokulu/ Ortaokulu Müdürü Burcu Aybat ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
“Uzaktan Eğitim Süreci” hakkında sizin de merak ettikleriniz varsa bu yazı umarım bir nebze fayda sağlar.
Sevgiyle, sağlıkla kalın.
Burcu Hanım; Covid-19 ülkemizde eğitimi nasıl etkiledi?
23 Mart’tan itibaren başlayan uzaktan eğitim sürecinde okullar dijitalleşme süreci içine girdiler. Elbette öğrenciler, veliler ve öğretmenler bu süreçten çok etkilendiler. Bu noktada dijital teknolojilerin kullanımı konusunda hazır bulunuşluğu olan okullar bu sürece çok hızlı uyum sağladı. Teknolojiyi geri planda tutan okullar ise zorlandılar. Ülkemizde genele baktığımızda, devlet okullarına devam eden öğrenciler EBA Sistemi üzerinden dersleri takip ettiler. Özel okullarda eğitim gören öğrenciler bu süreçte biraz daha şanslıydı. Özel okullar hem daha hızlı eyleme geçtiler hem de Zoom, Google Meet gibi video konferans araçlarını kullanarak canlı derslerle öğrencilerine günü gününe ulaştılar. Dolayısıyla çocukların en temel ihtiyacı olan arkadaşları ve öğretmenleri ile kurdukları bağ devam etti.
Uzaktan eğitim sürecini sağlıklı geçirebilmek için bir rutine sahip olmak çok önemli. Öğrencilerin, rutinleri doğrultusunda her sabah belli bir saatte uyanıp canlı derslere katılması moral ve motivasyon açısından gerekli. Öte yandan devlet okullarında okuyan ve bu gibi fırsatlara sahip olamayan öğrenciler ile diğerleri arasında bir dijital uçurum oluştu. Umuyorum ki pek çok idealist devlet okulu öğretmeni öğrencileri için bu fırsatları yaratmıştır. Peki bu süreç ne kadar devam edecek? Eylül’e kadar okulların tekrar açılmayacağını biliyoruz. Ancak son sınıflar, yani 8 ve 12. sınıf öğrencileri, için durum kritik. 8. sınıf öğrencilerimiz 20 Haziran’da LGS sınavına girecekler. Bir sonraki eğitim-öğretim dönemi ile ilgili planlamalarımızı Haziran ayında netleştirebileceğiz. Aynı zamanda farklı ülkelerin uygulamalarını da takip ediyoruz. Genel olarak harmanlanmış eğitimden (blended learning), seyreltilmiş eğitimden (sınıflarda daha az sayıda öğrenci) yaklaşımlarından fazlasıyla söz ediliyor. Ancak bu uygulamaların nasıl hayata geçirileceği noktasında henüz Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bize verilmiş bir yol haritası mevcut değil. Bu sürecin geçici olduğunu herkesin kabul etmesi gerektiğini düşünüyorum. Pandemi bir şekilde sona erecek ve bizler tekrar okullarımıza geri döneceğiz. Bu olağanüstü durumdan kaynaklanan tedbirler, 3 ay, belki 6 ay, belki de 1 sene sürecek. Tam olarak öngörmek güç. Milli Eğitim Bakanlığı mutlaka Bilim Kurulunun vermiş olduğu öneriler çerçevesinde hareket edecektir. Okullarımıza geri döneceğiz ama bu sefer de yeni normal ile karşılaşacağız. Çünkü bu deneyim hepimiz için ezber bozan bir deneyim oldu. Birçok uygulamada dönüşüm bekliyoruz. Çünkü yüz yüze eğitimde yaptığımız birçok uygulamanın aslında online ortamda daha da etkili olduğunu gördük. Şimdi asıl önemli olan bu deneyimi fırsata çevirmek.
Başarılı bir uzaktan eğitim nasıl olmalı? Okulda fiziksel eğitim ve online eğitim arasındaki farklar ya da zorluklar neler?
Başarılı bir uzaktan eğitim kurgusunu anlatmadan önce şunu netleştirmemiz gerekiyor. Pandemi sürecindeki uygulamalarımız uzaktan eğitim değildi. Biz eğitimciler bu uygulamaları “acil uzaktan eğitim” olarak tanımladık. Yani acil bir durum yaşadık ve bu süreçte eğitim öğretime devam edebilmek için “acil uzaktan eğitim programı”nı hayata geçirmek zorunda kaldık. Önümüzdeki yıllarda ihtiyacımız olması halinde daha iyi bir uzaktan eğitim sistemi kurgulamak için şimdiden doğru adımları atmak gerekiyor. Müfredat programı, öğrenme deneyimi, öğretmen profili bu planlamaya göre belirlenmeli. Öğretmenleri dijital yetkinliklerle donatmak elzem. Çocuklarımızın da dijital becerilerini geliştirmemiz gerekiyor. Velilere uzaktan eğitimin ne olduğunu, onlardan beklentilerimizi çok iyi anlatmalıyız.
Şu ana kadar kurgulamış olduğumuz acil uzaktan eğitim ile okulların kapanacağı 19 Haziran’a kadar olan zamanımızı en verimli ve etkili şekilde geçirmeye çalışıyoruz. Başarılı bir süreç nasıl işletebiliriz sorusuna iki yönden baktık. Bir tanesi verdiğimiz eğitimin niteliğini korumaktı. Bunun için de öğretmenlerimizi doğru araçlarla ve pedagojik yöntemlerle tanıştırmaya çalıştık. Uyguladıkları yöntemleri izledik ve geri bildirim verdik. Bu çabanın uzaktan eğitim kurgusunun kalitesini yukarıya çıkardığını düşünüyorum. Bir diğeri de öğrencilerimizin hazırbulunuşluğunu desteklemek oldu. Okulumuzda uzun zamandır yürüttüğümüz bire bir iPad/Mac programı ile ortaokul ve lisede çocuklarımız sürece zaten hazırdı. Aynı zamanda okulumuz Apple Distinguished School (Apple Seçkin Okul) ünvanını almış bir okul. Bu süreçte öğrencilerimizi, cihazlarını öğrenme süreçlerinde etkili kullanmaları yönünde biraz daha destekledik. Dijital öğrencilik dediğimiz bir programı hayata geçirdik. Dijital vatandaşlık ile ilgili olan konuları küçük yaştan itibaren öğrencilerimize farklı disiplinlerin programları içerisinde, özellikle rehberlik öğretmenlerimizin da desteğiyle vermeye çalıştık. Bu programda medya okuryazarlığı, kişisel veri gizliliği, dijital ayak izi ve sanal zorbalık gibi konulara değindik.
Tüm bunların yanında okuldaki bazı uygulamaları da uzaktan eğitim ortamında hayata geçirdik. Veli toplantıları, etütler, kulüpler, seminerler, hizmet içi eğitimler ve daha pek çok rutini dijitale taşıdık. Elbette ki sadece bu dinamikleri hayata geçirmek yeterli değildi. Asıl önemli olan bu sürecin yönetilmesiydi. Bu süreci acil bir durum gibi yönettik. İyi bir ekip çalışması, sürekli geri bildirim, velilere sıklıkla uygulanan anketler, öğretmenlerle yapılan toplantılar… İyi giden ya da gelişmesi gereken yerleri tespit ederek bunlarla ilgili hızlı aksiyon aldık. Esnek bir yapıyla ilerledik. Uzaktan eğitime birden başlamadık. Öğrencilerin hazırbulunuşluklarını, velilerin evdeki alt yapılarını gözeterek yavaş yavaş uzaktan eğitime kademeli bir geçiş yaptık. Süreci doğru işletmek, şeffaf ve güvenilir olmak bizim için çok önemliydi.
Sizin okulunuzda eğitimcilerin ya da öğrencilerin zorlandıkları noktalar var mı?
Öğrencilerimizin evlerindeki altyapı genel olarak benzerlik gösterdiği için birçok okula göre daha az problem yaşadığımızı söyleyebilirim. Her okulda olduğu gibi anaokulu ve ilkokul düzeyinde uzaktan eğitim uygulamalarının zorlayıcı olduğunu düşünüyorum. Çünkü ortaokul ve lisedeki öğrencilerimizin hem öğrenme süreçleri için kullandıkları kişisel cihazları vardı hem de kullanılan dijital platformlara hakimdiler. Bu yüzden de ortaokul ve lisede hiç vakit kaybetmeden uzaktan eğitime başladık. İlkokul ve anaokul düzeyinde ise çocuklarımızın teknoloji becerileri çok da gelişmemiş olmasından dolayı anne ve babanın desteğine ihtiyacımız vardı. Bazı anne babalar çalışıyordu. Kimisi anneanne-babaanne, kimisi ise bakıcı ile birlikte olduğu için zaman zaman destek almakta zorlanan öğrencilerimiz oldu. Velilerimiz arasında sağlık sektöründe çalışan anne babalar da vardı. Bu süreçte bu ailelere de ekstra destek vermeye çalıştık.
Velilerimizi dinlemeye çalıştık. Ne hissediyorlar? Nasıl bir deneyim yaşıyorlar? Çünkü bu süreçte birlikte mücadele verdik. Çocukların öğrenmeden uzaklaşmaması için el ele çalışmak zorundaydık. Bu süreçten çocukların çok karlı çıkacaklarını düşünüyorum. Çünkü dijital becerileri inanılmaz gelişti. Aynı zamanda öz yönetim becerilerinin de geliştiğini gözlemliyorum. Daha öncesinde ödevlerini takip etmek zorunda kalan anne babaları veöğretmenleri varken çocuklar artık kendi işlerinin peşine düşmek zorunda kaldılar. Her zorluk bir fırsattır.
İlk zamanlarda çocukları başka okullarda okuyan arkadaşlarından duyduklarıyla velilerin kafası karıştı. Acaba hangi okulun doğrusunu yaptığıyla ilgili sorgulamaya başladılar, karşılaştırmalar yaptılar. Bu endişelerle hareket eden okullar yanlış yönlenebilir. Her okulun kendi uzaktan eğitim kurgusu, o okulun öğrenmeye bakış açısı, vizyonu, kültürü, öğretmen kadrosunun hazırbulunuşluğu, teknolojik altyapısı, öğrencinin hazırbulunuşluğu gibi pek çok bileşene bağlı. Kimi okul hemen uzaktan eğitime uyum sağlar, kimi okul ise biraz zamana ihtiyaç duyar. Bu süreç okulun farklı kademeleri arasında bile değişiklik gösterebilir. Örneğin lisedeki çocuklar hazırdır, dijital materyaller vardır, öğretmenler zaten yüz yüze eğitim sürecinde de dijital platformları kullanıyordur. Böyle bir durumda öğrenci çok hızlı sürece ayak uydurur. Öte yandan anaokulundaki bir öğrencinin daha önce hiç teknoloji ile öğrenme şansı olmamıştır. İşte bu yüzden var olan dinamikleri dikkate alarak ilerlemek gerekir. Velilerin bu konuda sakin kalıp, okulunun en iyisini yapacağına güvenmesi ve iş birliği içinde hareket etmesi gerekir. Burada güvenin olması çok önemli. Okulun da geri bildirimleri dikkate alması, iyileştirmesi gereken noktaları tespit etmesi, yapıcı olarak ilerlemesi, değişiklikleri yapamıyorsa bile paydaşlarına nedenleri ile açıklaması, yerine alternatifleri sunması önemli. Uzaktan eğitimin her okul için çok zorlayıcı bir süreç olduğunu ancak birçok okulun da bu süreçle başa çıkabildiğini görüyorum.
Online eğitim ile yeni dersler ve uygulamalara geçildi mi?
Türkçe, matematik, fen bilimleri, sosyal bilgiler, yabancı dil gibi pek çok dersi ilk haftalardan itibaren uzaktan eğitim programına dahil ettik. İlerleyen haftalarda ise uygulamalı dersleri de programa ekledik. Senkron (eş zamanlı, canlı) ve asenkron (eş zamanlı olmayan) dersler tasarladık. Canlı derslerde daha çok öğrencilerimizi sosyal-duygusal alanını desteklemeye öncelik verdik. Akademik alanlarda çok hızlı ilerleyebildiğimizi gördük. Çocukların çok rahat odaklanabildiklerini gözlemledik. Özellikle pratik yapma, öğrendiklerini tekrar etme noktasında teknolojinin inanılmaz bir gücü var. Bu avantajından çok da yararlandığımızı söyleyebilirim. Okuma çemberleri, masal anlatımı grupları, yabancı dil konuşma grupları, etüt grupları gibi canlı oturumlar düzenledik. Tüm bunlar için de ayrı zaman dilimleri yarattık. Okulda zaman ve mekan kısıtlamalarından dolayı bunu organize etmek çok da kolay değildi. Bu bizim için bir fırsat oldu.
Okulumuzda velilerimiz için hayata geçirdiğimiz Pedagoji Okulu var. Pandemi sürecinde Pedagoji Okulu etkinliklerimizi online olarak da sürdürmeye devam ettik. Hem öğrenci hem de velilerimizle gerçekleştirdiğimiz birebir rehberlik görüşmelerimizi artırdık. Çünkü bu dönemde hem öğrencilerimizin hem velilerimizin duygusal alanda desteğe ihtiyaçları vardı. Farklı sınıf düzeylerine, farklı çalışmalarla dijital ortamın avantajlarını kullanmaya çalıştık. Sosyal mesafenin getirmiş olduğu zorunluluk bazı uygulamalarımıza daha yaratıcı bir şekilde bakmamızı sağladı.
Öğrenciler nasıl sosyalleşiyor?
Okulumuzda yapılan online etkinliklerin öğrencilerin sosyalleşmesinde çok etkisi var. Örneğin, anneler günü nedeni ile annelere özel masal akşamı düzenledik. Bu etkinliğe anneler ve çocuklar birlikte katıldılar. Bu etkinliğin kıymetli olan tarafı öğretmenlerin anne ve çocuklara bir anı hediye etmeleriydi. Okulumuzda birçok sosyal etkinliği düzenlerken, birlik ve dayanışma içinde olan büyük bir aile olduğumuzu hissettirmeye çalıştık. Bu yüzden bazı sosyal etkinlikleri sadece çocuklara değil ailelere yönelik planladık. Seminerler, söyleşiler, konserler, kodlama eğitimleri gibi etkinlikler düzenledik. 23 Nisan ve 19 Mayıs törenlerimizi gerçekleştirdik. Diliyoruz ki bir an önce okullarımıza, çocuklarımıza kavuşuruz. Her şey normale döndüğünde dijital ortamın bize sunmuş olduğu bu nimetlerden ileride de faydalanmak istiyoruz. Çünkü artık neler yapılabilir, neler yapılamaz bir şekilde öğrenmiş olduk. Sınırları zorladık.
Online eğitimde başarı kriteri nasıl ölçülüyor?
Geleneksel olarak yapılan sınavların uzaktan eğitimde işlevsiz kaldığını gözlemledik. Standart sınavların yerine neyi, nasıl koyacağımız konusunu değerlendirmemiz gerekiyor. Biz elimizden geldiğince birçok ölçme-değerlendirme uygulamasını uzaktan eğitim sürecinde de kullanmaya çalışıyoruz. Ancak daha çok öğrencinin performansını ölçmeye odaklı, üretkenliği temele alan ölçme değerlendirme araçlarının ve yöntemlerinin dijitalde ön plana geçeceğini düşünüyorum. Çünkü online ortamda sınav yapmak güvenilirlik ve geçerlilik noktasında endişeler yaratıyor. Bu da kesinlikle çalışılması gereken bir alan. Dijital dönüşümle birlikte ölçme değerlendirme nasıl olacak, sınavlar nasıl yapılacak, sınavlar yapılmayacak ise bunların yerine ne konulacak gibi soruları cevaplamak şart oldu.
Uzaktan eğitim sürecinde velilere ve okullara düşen sorumluluklar nelerdir?
Velilerin okullarla iş birliği içinde hareket etmeleri çok faydalı olur. Veliler, uzaktan eğitim sürecinde öğretmenlerin evlerdeki gözü ve kulağı. Onların desteği ile çocuklarımıza maksimum fayda sağlayacak öğrenme fırsatları yaratacağız. Veliler karşılaştığı zorlukları, ihtiyaçlarını, akıllarına takılanları ya da iyi giden uygulamaları okullarıyla paylaştıklarında etkili bir iş birliği kuruluyor. Bu dönemi veliler için aynı zamanda çocuklarını daha yakından tanımak, onlarla daha kaliteli zaman geçirmek, onların güçlü özelliklerini, ihtiyaçlarını fark etmek adına bir fırsat olarak görüyorum. Bu yüzden veliler çocuklarıyla daha çok zaman geçirmeli. Çalışan anne ve babaların çocukları bu kaliteli zamana çok hasretler. Peki anne ve babalar çocuklarıyla bu dönemde ne yapabilirler? Velilere pek çok oyun ve etkinlik önerilebilir. Doç. Dr. Yavuz Samur’un Instagram hesabını takip edebilirler. Kendisi anne babaların çocukları ile yapabilecekleri etkinlikleri ve uygulamaları sosyal medya hesabında paylaşıyor.
Velilerin bu dönemde dikkatli olmaları gerekiyor. Çünkü dijital dünyada çocuklar savunmasız kalabiliyorlar. Okullar ve aileler bu konuda birçok önlem alabilir. Okulumuzda dijital teknolojinin kullanımı konusunda öğrencileri hem bilinçlendirme çalışmaları yapmaya özen gösterdik. Özellikle ergenlik döneminde olan öğrencilerin sosyal medyada kimlerle konuştuğunu, nereleri takip ettiğini, hangi oyunları oynadığını ailelerin takip etmesi gerekir. Çok da baskıcı olmadan ne olup bittiğinin farkında olunmalı. Bir kitabı alırken bile içeriğini kaç kez kontrol ediyoruz ama işin içine dijital oyunlar girdiği zaman o kadar önemsemiyoruz. Halbuki oyunun başında çocuk saatlerini geçirebiliyor. Bu anlamda velilerin algılarının açık olması gerektiğini düşünüyorum.
Okullara önerim ne olur diye sorarsanız öğretmene yatırım yapmak derim. Çünkü öğretmen eğitimin başrol oyuncusu. Ne kadar yetkin, ne kadar iştahlı, ne kadar yaptığı işe kendini adayan, çocuklarını iyi takip eden öğretmenleriniz olursa o kadar bu süreci sağlıklı, etkili ve verimli geçiriyorsunuz. Belki de öğretmenin etkisine çok inandığım için öğretmenlere yapılan yatırımın mutlaka çocuğa değeceğine inanıyorum. Bunun yanında ölçme değerlendirmede kritik değişmeler gözlemleyeceğiz. Dijital dönüşüm okullara bu anlamda ezber bozdurabilir.
Motivasyon için neler yapmak gerekiyor? Öğrenciler bu süreci nasıl başarıyla geçirir?
Uzaktan eğitim sürecinde hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin her yönden desteklenmesi gerekir. Aslında sürecin en zorlayıcı kısmı motivasyonu ve morali yüksek tutmak. Çocukların özellikle canlı derslere katılımını ve motivasyonlarını sürdürmek zor. Öğretmenler bunun için birçok yöntem ve strateji kullanıyorlar. Mümkün olduğunca canlı derslerde öğrencilerin katılımcı olmalarını sağlayacak yöntemler geliştirdiler. Öğrenci ve öğretmenin rutininin olması çok önemli demiştik. Bu rutinin bozulmaması, bizi sağlıklı bir yaşama götürüyor. Spor ve hareketin, zihni esnetecek ve rahatlatacak etkinliklerin çocukların hayatında olması çok önemli. İELEV Okullarındaki programımızda sadece akademik derslerin değil sosyal kültürel etkinliklerin de olması çocuklara o rahatlamayı sağladı.
Ailelerin bu dönemde sağlıklı oluşlarıyla çocuklarının sağlıklı oluşlarının bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Eğer anne ve baba bu süreci sağlıklı geçiriyorsa çocuklar da geçiriyorlar. Endişe bulaşıcıdır. Anne-baba endişeli ise çocuk da endişeleniyor. Çocuklar pozitif ortamda bulunursa süreci sıkıntı yaşamadan atlatabiliyorlar. Ebeveynler bu dönemde yeni hobiler edinebilirler. Yeni keşiflerde bulunabilirler ve çocuklarını da bu keşfe dahil edebilirler. Ortak bir hobi geliştirmek güzel olabilir. Ortak zaman geçirmek, ev işlerini birlikte yapmak faydalı olacaktır.
Bundan sonraki süreçte neler değişecek? Covid-19 sonrasında eğitimde değişikliğe gidilir mi? Online eğitim sürdürülebilir olabilir mi?
Online eğitim ile ilgili okulların çok da deneyimli olmadıklarını biliyoruz. Eğitim teknolojileri uzmanlığı şapkamla söylemek isterim ki online eğitim çok başka bir şey. Online eğitimi hakkıyla yapabilmek için kullandığınız platformun, eğitmenlerinizin, müfredatın buna göre özel olarak planlanması gerekir. Okullar ise tamamen yüz yüze eğitim vermek üzere kurgulanmıştır. Dolayısıyla pandemi dönemindeki uzaktan eğitim uygulamaları uzun vadede sürdürülebilir değildir. Sadece kısa vadede ihtiyaçlarımızı görene kadar idare edebilir. Bu süreçte önceliğimiz sosyal ve duygusal süreçleri desteklemek olmalı. Öğrencilerin ve öğretmenlerin motivasyonlarını ve morallerini, okula olan aidiyetlerini güçlü tutmak gerekiyor.
Önümüzdeki süreçte bir geçiş dönemi yaşayacağız. Sonra “yeni normal” dediğimiz düzene döneceğiz. Yeni normalde yüz yüze eğitim olacak ancak uzaktan eğitim sürecinde deneyimlediğimiz faydalı uygulamaları devam ettireceğiz. Meslektaşım Yonca Özgün ile uzaktan eğitim deneyimimizi eğitimcilere bir yol haritası sunmak adına kaleme aldık. Haziran ortasında çıkacak olan “Uzaktan Eğitim Şart” kitabımızın ailelere, öğretmenlere, okullara yol gösterici olacağını umuyoruz.
Yorum yok