
26 May Kanserin Spiritüel Anlamı: Ruhsal Uyanışın ve Şifanın Yolculuğu
Kanser… Adı bile yüreği burkan bu kelime, yalnızca bir hastalığın adı değildir. İçinde korkuyu, mücadeleyi, sabrı ve umudu taşır. Vücuttaki hücrelerin kontrolsüz çoğalmasıyla oluşan bu hastalık, bir sabah uyandığımızda artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını fark ettiğimiz o andır. Sadece bedeni değil, ruhu da sınayan bir yolculuktur.
Spiritüel öğretilere göre beden, zihin ve ruh arasında doğal bir denge vardır. Bu denge bozulduğunda fiziksel hastalıklar ortaya çıkar. Kanser, bu üçlünün uzun süreli dengesizliğinden doğan yüksek sesli bir alarmdır.
Spiritüel psikolojiye göre; bastırılmış öfke, kırgınlık, suçluluk, değersizlik gibi yoğun duygular enerji olarak bedende tutulur. Bu enerji zamanla tıkanıklığa, tıkanıklık ise hastalığa dönüşür. Artık biliyoruz ki, uzun süre ifade edilemeyen duygular belirli organlarda birikir ve sonunda bedeni susturur.
Örneğin:
•Karaciğer kanseri: Bastırılmış öfke ve kin
•Mide kanseri: Hazmedilemeyen duygular, yoğun endişe
•Meme kanseri: Sevgi alışverişinde dengesizlik, kendini ihmal
Kanser, bazı spiritüel anlayışlara göre ruhun uyanma çağrısıdır. Hayat durur, kişi kendine döner. “Ben kimim, neden yaşıyorum, gerçekten yaşamak ne demek?” soruları belirir. Öncelikler değişir, değerler yeniden şekillenir.
Şifa sadece kemoterapiyle, ilaçla değil; duygusal yükleri bırakmakla, affetmekle, kendini sevmekle, hayatla barışmakla da gelir. Ruh iyileşmeden beden tam anlamıyla iyileşemez.
Teşhis konduğunda ilk duygu genellikle şok ve inkârdır:
“Bana olamaz, bir yanlışlık olmalı…”
Ardından yoğun korku gelir:
“Ölecek miyim? Ne kadar zamanım kaldı?”
Yalnızlık hissi, yaşam sevincinin azalması, umutsuzluk, öfke, değersizlik… Hepsi iç içe geçer. Ancak zamanla, özellikle destek alan bireyler bu süreci kabul eder ve kendilerine yeni bir yaşam düzeni kurarlar.
Kanser hastaları çoğu zaman güçlü olmak zorunda bırakılmış savaşçılardır. Sevdiklerine moral vermek için kendi gözyaşlarını yutmayı öğrenmiş insanlardır. Her kemoterapi seansında biraz daha yorulurlar ama kalplerinde hâlâ yeniden doğma umudu vardır. Bir saç telinin ne kadar kıymetli olduğunu sadece onlar ve sevdikleri bilir.
Ama kanser sadece acıdan ibaret değildir. Aynı zamanda hayatın özünü öğreten bir öğretmendir. Her yeni günle yeniden tutunmayı, yaşamı kutlamayı, küçük anların değerini bilmeyi öğretir. Kanserle mücadele edenler, çoğu sağlıklı insandan daha derin bir yaşam sevinci taşır. Çünkü hayatın ne kadar kırılgan olduğunu bilirler.
Bu yüzden, kanserle mücadele eden insanlara yalnızca “hasta” değil, hayat savaşçısı olarak bakmalıyız.
Bazı inanç sistemlerinde kanser gibi büyük hastalıklar, ruhun dünyaya geliş amacına, karmasına bağlanır. Kimileri bu hayata büyük sınavlardan geçmek, bu sınavlarla ruhsal olarak olgunlaşmak için gelir.
Unutulmamalı:
Şifa sadece bedende değil, ruhta başlar.
Kendini sevmek, affetmek, yükleri bırakmak ve hayatla barışmak…
İşte gerçek iyileşme, bu fark edişle başlar.
Makbule Nur Kurtul
Yorum yok