İlk Çocuklar Neden Daha Fazla Sorumluluk Hisseder? Gerçekler ve Duygular

“Görünmeyen emeğin, duyulmayan çocuğun, hatırlanmayan kahramanın adıdır.”

İlk çocuk olmak…
Kulağa sade bir tanım gibi gelir. Ailenin ilk doğanı olmak. Ama bu unvanın içinde ne fırtınalar saklıdır, bilen pek azdır.
“İlk olmak ayrıcalık gibi görünür, ama çoğu zaman ilk yara da ilk çocuğa açılır.”

Sen doğduğunda sadece bir bebek değil, bir anne ve bir baba da doğar. Ama bu ebeveynlik hazır değildir. Kurallar yoktur, kitaplar yetersizdir. Ne yapılması gerektiği bilinmez. Her şey seninle denenir.

“Sen hayatı öğrenirken, onlar ebeveynliği senden öğreniyordu.”

İlk çocuk, ailenin deneme tahtasıdır. Kurallar onunla yazılır, yasaklar onunla başlar.
“Kurallar keskin, beklentiler yüksek, merhamet yetersizdir; çünkü sen ilk’sin.”

Senin oyuncakların ‘paylaşmak’ için vardır, hayallerin ‘örnek olmak’ için törpülenir.

“Çocukken büyümek zorundaysan, hiçbir zaman tam çocuk olamazsın.”

Sen ağlayamazsın, çünkü kardeşin ağlıyordur.
Sen kızamazsın, çünkü ‘ablasındır, ‘abisindir.
Sen üzülemezsin, çünkü annen zaten yorgundur.

“Senin duyguların, evdeki sessizliği korumak için bastırılır.”

İlk çocuklar güçlüdür derler.
Hayır.
Onlar sadece, güçlüymüş gibi yapmayı öğrenmiş çocuklardır.
“Güçlü olmak zorunda kalan çocuklar, büyüyünce kendine bile sarılamaz.”

Senin başarın sadece sana ait değildir. Karnendeki not ailenin gururudur, diploman aile soyunun sembolü. 95 alınca “daha iyisi olabilirdi,” 100 alınca “bak ne güzel, hep böyle ol.”

“İlk çocuklar alkış alır, ama çoğu zaman sarılmayı unuturlar.”

Sen örnek olmalısın.
Çünkü senden sonra gelenler senin izinden yürür. Ama kimse senin hangi yollarda yalnız yürüdüğünü bilmez.
“İlk çocuklar hep yol gösterir, ama kimse onlara yol göstermez.”

Sorumlulukları omuzlarına alırsın.
Sen, küçük yaşta büyümeyi öğrenmiş, çocukluğunu bırakıp olgunluğu sırtlanmışsındır.

“Senin yaşın küçüktür ama ruhun erken yorulmuştur.”

Gülerken bile içinde susturduğun bir çocuk vardır.
“İyiyim” dersin, kimse sormasa da.
“İlk çocuklar, iç sesi en çok susturulan ama en çok konuşan kalbe sahip olanlardır.”

Ve evet, bazen güzeldir ilk çocuk olmak.
Çünkü sen; o evin ilk kahkahasısın, ilk gözyaşısı, ilk mucizesisin.
“Bir soyadının ilk yankısı, bir hanedanın ilk hayali, bir ailenin ilk duasısın.”

Ama bazen…
Aynaya bakarsın ve sorarsın: “Ne zaman büyüdüm ben?”
“Çocukken büyüyenler, büyüyünce eksik hisseder.”

Sen hep başkaları için yaşadın.
Kardeşlerin düşmesin diye el oldun, annen üzülmesin diye omuz. Baban sessizse, sen konuşmadın.
“Sen, yıkılmasınlar diye kendinden vazgeçen kişisin.”

Ama artık…
Kendine dönme zamanı.
“İlk çocuklar bir gün, önce kendilerine sarılmayı öğrenmek zorundadır.”

Güçlü olman gerekti, oldun.
Sorumluluk aldın, taşıdın.
Sustun, gülümsedin, örnek oldun.
“Ama şimdi, bir kez de kendin için konuşma zamanı.”

Senin de omzuna yaslanacak birine ihtiyacın var.
Senin de “ben iyi değilim” deme hakkın var.
“Güçlü olmak, hiç ağlamamak değil; ağladıktan sonra hâlâ sevebilmek demektir.”

Belki çocukluğunun bir kısmı sana ait değildi…
Ama büyüdüğün yer senin hikâyendir.
“İlk çocuk olmak; yarım kalan çocukluğu, tam bir insan olarak tamamlamaktır.”

İlk Çocuk Manifestosu

Ben ilk çocuğum.
Bana öğretilmeden öğrendim.
Güçlü ol dediler, oldum.
Ağlama dediler, yuttum.
Sorumluluk dediler, taşıdım.
“Sen örneksin” dediler, kendimi susturdum.
Ama şimdi biliyorum:
Benim de duygularım var.
Ben de yoruldum.
Ben de sarılmak istiyorum.
Ben de sadece “çocuk” olmak istiyorum.

Çünkü ben sadece ilk değilim.
Ben hep vardım.
Ve bundan sonra,
Ben de kendim için var olacağım.

Makbule Nur Kurtul

 

2 Yorum
  • Dilara
    01 Haziran 2025 saat 09:09

    Ne kadar doğru ve dokunaklı . Okurken bem duygulandım hem de farkındalık oluşturdu. Yine harika bir yazı, tebrik ederim

  • Yeşim MUTLU
    02 Haziran 2025 saat 07:10

    Yazarımız çok etkileyici satırlara imza atıyor. Teşekkürler değerli yorumun için Dilaracığım

Yorum Yazın