19 Kas Fundalina.com/ Funda Güleç ile Röportajdaydık!.
Hayatımda özel yeri olan, yazdığı her satırı incelikle değerlendirdiğim, fikirleriyle bir çok kişiye değer katan bir kadını ağırlıyorum bugün . Sevgili Fundalina.com Funda Güleç Yalçın.
Kendisiyle HP’nin “6 Blogger’ın gözünden İstanbul’un 6 gizli noktası” projesiyle tanıştık. Öncesinde kendisinin blog takipçisiydim. Sonra gerçek hayata taşındı tanışıklığımız. Yüz yüze tanışıyor olmak gerçekten ayrıcalık. Çok kişiyi sanal dünyada yazdıklarıyla, paylaşımlarıyla tanır gibi olursunuz. Ama gerçek dünyaya geçince aynı tanıma hissi kaybolabiliyor. Funda ile bunun tam tersini yaşıyorum. Daha çok paylaşmak ve daha çok anılar yaşamak istiyorum. Şu ana kadar samimiyeti, gülen yüzü ve sıcaklığıyla yıllardır tanıyorum hissiyatına kapıldığım nadir insanlardan. Geçtiğimiz günlerde bir konferansta yan yana oturduğumuzda aynı sözleri tweetlememiz, benzer paylaşımlar yapmamız ve aynı bakış açısıyla eleştirilerimizle hah işte benim gibi biri demiştim 🙂
Kendim gibi hissettiğim bir kadın o. İnsanın karşısında ki ayna olur ya insana. Funda ayna misali yansıyor hayatıma. Bu röportajda saklı bir ayna da var ama ben onu buraya yazmıyorum. O da Funda ile bizim aramızda 🙂 Erkeklerin egemen olduğu dijital dünyada kadın olarak çok güçlü duruyor Funda. Bunun yanı sıra sıcacık duygularıyla ve sizi özel hissettiren paylaşımlarıyla da herkesin vazgeçilmezi oluyor.
Siz kendinizden neler bulacaksınız Funda’da bilemiyorum. Bana bu satırlarla birlikte Balat’ta harika bir gün, bol kahveli sohbet, çocukluk anıları ve bilinmeyen çok yönleriyle bir Funda kalıyor Güzel sohbetimize Mehmet Ustaoğlu’da eşlik ediyor ve hatıra karemizi çekiyor.
Buluşma noktamız Perispri Cafe’ye de bir teşekkürler buradan..
Teşekkür ederim Funda’cım tüm samimiyetinle benimle özel an-ılarını paylaştığın için.
Röportajlarda cevap vermekten en sıkıldığım soruyu sormak zorunda kalmak çok zor 🙂 Ama bilmeyenler için sormak zorundayım? Funda Güleç Yalçın kimdir?
Funda Güleç Yalçın, bilgi ve deneyimlerini paylaşmaktan keyif alan iki kedisi ve eşiyle birlikte İstanbul’da yaşayan bir yay burcu kadını. Dünün öğretmeni, bugün ise Sosyal Medya ve Dijital İletişim alanlarında danışmanlık yapıyor. Kendi blogu fundalina.com’a, kurumsal bloglarlara ve teknoloji dergilerine yazıyor. En sevdiği renk sarı, kitap okumaktan, film ve dizi izlemekten, yeni keşiflerden, bilimden, teknolojiden ve bilgisayar oyunlarından keyif alıyor. Mary Dinkle gibi ponpon yapmak hoşuna gidiyor ve örgü ördüğünde rahatlıyor. Çocukluğundan beri tuttuğu onlarca günlüğü bulunuyor ve rüyalarından kızgınlıklarına, kitap notlarından tatil anılarına dek herşeyi ayrı ayrı yazdığı defterlerine gözü gibi bakıyor.
Hayalin hep bilgisayar teknolojileri miydi? Üniversite seçimin de isteyerek mi bu bölümü seçtin?
Hayalim hep öğretmen olmaktı. Hani ilkokul sıralarında “ne olacaksın?” diye sorarlar ya, benim standart cevabım öğretmen idi. İlkokul 2.sınıfta basketbol, 4.sınıfta voleybol ve atletizm ile tanıştım. Kısa süre sonra hem okul takımında, hem de spor kulüplerinde (Vefa Spor ve İstanbulspor) basketbol oynamaya başladım. Parande atamadığım için spor akademisine giremedim ama Bilişim ve Öğretim Teknolojileri (eski adı Bilgisayar) öğretmeni oldum. Her ne kadar aklımda spor akademisi olsa bile bölümümü isteyerek seçtim. Alanım bilgisayar programlarından işletim sistemlerine, bilgisayardan ona bağlı tüm birimlere ve en nihayetinde İnternet teknolojilerine uzandığı için beni daima besledi, geliştirdi. Öte yandan sabit bir branş olmadığı için çok da yordu. Bu branş ülkemizin yarayan kanasıdır. Branş bir zorunlu hale gelir ve uygulanır, ertesi yıl notsuz derstir ve sonra kaldırılır. Bir sonraki yılı ise asla bilemezsin. Bu açıdan mesleki olarak çok yıprandım ve şimdiki aklım olsa Matematik veya Makine Mühendisliğini tercih ederdim.
Blogunun takipçisi ve okuyanı çok. Hali hazırda da bir çok markaya dijital medya danışmanlığı / stratejistliği yapıyorsun? Peki sen kimlere danışıyorsun / danışıyor musun?
Elbette danışıyorum. Fikir verdiğim kadar alanda biriyim. Kişilik olarak eleştiriyi kaldıramıyorum ve hemen savunmaya geçiyorum. Bunu aşmak için yakınlarımdan beni eleştirmelerini isterim ki bu yanım biraz körelsin. Özel hayatımla ilgili en çok annemin kanatlarına sığınırım. Daha sabırlı olmamı sağlar ve olumlu – pozitif yönde etkiler. Alacağım kararlarla ve aşamadıklarımla ilgili en çok eşime danışırım. Kız kardeşlerim hemen her konuda bilgi sahibidir ve beni yönlendirirler. Mesleki olarak ise; en çok eşim Hasan Yalçın’a, SEO konusunda Hasan Yaşar’a, WordPress ve teknik konularla ile ilgili Şirzat Aytaç, Bilal Çınarlı ve Ali Arslan’a danışırım. Aslı Pınar Özdemir ile sektörü konuşmak hoşuma gider. PR, iletişim – Pazarlama ile ilgili Renan Tavukçuoğlu ve Natali Yeşilbahar’la beyin fırtınası yapmayı severim.
7/24 online mısın? Gece bile ipade sarılıp yatıyorum diyorsun? Eşin bu durumdan hiç şikayet etmiyor mu?
Uyku, kişisel zamanlar ve sosyal aktiviteler hariç hep ekran başındayım. Aslında çok planlı ve programlı biriyim ancak kontrol meraklısı olduğum için online olmak benim için bir zorunluluk. Yeni keşifleri ve öğrendiklerimi paylaşmayı çok seviyorum. Bu beni çocuk tutuyor, sormayı – sorgulamayı – incelemeyi yani meraklı olmayı hiç bırakmadım. Özellikle yazı yazarken çok konsantre oluyorum ve bu beni çekilmez biri haline getiriyor. Tek bir soru sorulması bile beni çileden çıkarabilir. Eşimle çok takışıyoruz bu konuda ama o da ps4 ile aşk yaşıyor. Çalışma odamızda masalarımız yan yana olduğu için yapışık kardeşler gibiyiz. Benim ekran bağımlılığım eğlenceden çok işim ile alakalı. Uyumadan önce biraz kitap okur ve iPad’imde Project Runway’in kim bilir kaçıncı on defa izlediğim bölümlerinden birini seçerim. Tim Gun’un sesi hep uykumu getiriyor, mışıl mışıl uyuyorum.
Gerçek hayatta Funda nasıl? İşten vakit bulup kendin için neler yapıyorsun?
Bir günümü özetlemek isterim ki neden kendime fazla vakit ayıramadığımın mantıklı bir açıklaması olsun. Zaman hangimize yetiyor ki?
Sabaha karşı saat 5 gibi kedimizin burnumu ısırmasıyla uyanıyorum ve onu uzaklaştırırken uykum açılıyor. 2-3 saat sonra diğer kedimizle boğuşmaya başlıyorlar. Sabrım bittiğinde kalkıp onları doyuruyorum ve 5 kişiye yetecek kahve filtreliyor, tostumu kemiriyorum. Ajandam esnektir ve rutin işlerim kahvem bitene kadar sürer. Çalışırken zaman kavramını kaybediyorum. Eşim ve annem olmasa öğlen olduğunu bile anlamam. Saçımla uğraşmayı sevmediğim için genelde toplar ve örerim. Kıyafetlerim her zaman ütülü ve kombinleri önceden askılanmış şekilde (Çoraplarından – çamaşırlarına kadar) hazırdır. Bu konuda vakit kaybına tahammülüm yoktur. Toplantıya gideceksem önceden rotasyonumu çizer, zamanı planlarım. Sürpriz sevmediğim için yeraltı taşıtlarını kullanırım. Yolda telefonumla oyun oynarım. Toplantı aralarında, sonrasında kahve molaları veririm. Bulutları izlemeye bayılırım, beni rahatlatırlar. Düşünmek için yürürüm. Stresimi atmak için oyun oynarım. İşimle ilgili planlama yapacaksam örgü örerim. Mutsuzsam ponpon yaparım ve çok az konuşurum. Tarihi dokuları severim ama kültürel ve sanatsal keşiflerimi paylaşmaktan hoşlanmam böylece bana kalırlar. Çok okurum, gezerim, izlerim ve yazarım. Kardeşlerimle sık sık buluşur yeni öğrendiklerimizi – keşiflerimizi paylaşırız. Tüm bunlar her ne kadar koşullu görünse bile kendim için yaptıklarımın başında gelir. Bilgisayarla yaşamak beni if –then – else yaptı. A planı yaparken B’yi kurgularım, C için koşulları sorgularım. Her boş anımı kendime ayırmaya çalışıyorum ama gördüğün gibi hem tam bir karmaşa hem de bir düzen içerisinde.
Funda olarak rutinlerin var mı? Hayatında olmazsa olmaz dediklerin neler?
Aslında buna bir önceki soruda yanıt vermiş oldum. Çok kuralcı olduğum için rutinlerim çok fazla ve bu konuda sıkıcıyım. Eşim, kedilerim annem ve kardeşlerim olmazsa olmaz. Okumadan – izlemeden – yazmadan duramam. Klasik rutinlerim kahve, hamam, bol peynirli tost, kırmızı şarap, mandalina, jelibon, fındık, Ayten Alpman dinlemek, lunapark, Kardashianlar’ı ve Project Runway’i izlemek.
Ruj dahi sürmediğini çekim esnasında öğrendim. Bakım ritüellerin olmadığını duymak beni çok şaşırttı. Özel bir sebebi var mı bu durumun?
Kardeşlerimin ve annemin topuklarından burunlarının ucuna ayrı kremleri var. Arkadaşlarımda çok bakımlıdır. Sürekli beni bu konuda motive eder ve çok ağır eleştirirler. Belki ergenlikten bile çok önce sporla tanışmam beni görüntümle uğraşmaktan uzaklaştırmıştır. Örneğin televizyonda voleybol oyuncularını makyajlı görünce çok şaşırıyorum. Saçımın, bedenimin ve dişlerimin temiz olması bana yetiyor. Oje sürmeyi severim ama onda bile oje kurutucu kullanıyorum kurumasını beklemekten sıkıldığım için. Saçımı boyatırken manikür ve pedikür randevusunu aynı zaman denk getiririm, sıkıldığımı bildikleri için bu süre boyunca semtin dedikodusunu yaparlar. Dedikodu yapmayı severim. Elbette belli aralıklarla peeling, masaj ve bakım maskeleri yaptırıyorum ama bunları ben yapmıyorum, birileri yapıyor. Nemlendirici bile kullanmıyorum.
Hayvan dostu olduğunu biliyorum. Aslında hayvan dostu söylemine de karşıyım ya neyse 🙂 Kaç yıldır kedin var?
Hayatım boyunca kedim oldu ama en çok kara kızım Leia’yı seviyorum. Tuhaf bir kedi, çok akıllıdır ama kendini sevdirmez. Ben dokunsal değilimdir, dokunulmaktan hoşlanmam, kedim de öyle. Sokak hayvanları için sosyal sorumluluk projeleri oluşturur ve çevremi – bağlantılarımı dahil ederim ama bunları duyurmayı sevmem.
Balat/ Fener’de unutulmaz anıların olduğunu öğrenmek beni çok mutlu etti. Bu semtin aurası çok farklı. Yeniden burada yaşamayı ya da farklı bir şekilde yer almayı düşündün mü hiç?
Senin keşiflerinin başkaları için örnek olduğunu biliyorum. Balat ve Fener bölgesinde buluşmamız benim için çok ilginç oldu. Burasının çok eski geçmişini, dokusunu ve günümüze dek sosyolojik gelişimini yakından gözlemleyen biriyim. Burada renkler, ışık, hava ve doku farklıdır. Bu eskimiş yapıların altında nice hikayeler gizlidir. Sana buradaki evimizi gösterdim. Her ne kadar şu anda içerisinde yaşanmasa bile oldukça kalabalık olan Güleç ailesini bayramlarda, kutlamalarda, ölümlerde ağırlamış bir ev bu. Duvarından kapı tokmağına, pencere pervazından cumbasına, aynasından sedirlerine anılarla dolu. Bir gün evin içini de görmeni isterim, keşke buluştuğumuz gün anahtarı yanımda olsaydı. Dile getirmek istemediğim tuhaflıkları da olan bir evdir. Artık çok nadiren bile olsa bu eve geliyoruz, duvarlarını okşuyoruz. Burası ben çocukken kozmopolitti, zaman içerisinde çok değişti. Ev 4 katlı ve bir, hatta iki ailenin yaşayamayacağı kadar büyük. Şimdilik bizim için dev bir çınar ağacı ve arada gölgesinde serinliyoruz. İleride ise neler olur bilemiyorum.
Geleceğe bir mektup yazsan en çok neye dikkat çekmek isterdin?
Kendim için “aldığın kilolar her ne kadar kaliteli tüketim maddelerini içerse bile ekrandan uzaklaşarak daha fazla spor yapabilirdin. Bak şimdi o güzelim kıyafetlerin içerisine giremiyorsun. Kardeşlerinin önerdiği o nemlendirici kaz ayaklarını engelleyebilirdi.” demek isterdim ama samimi durmaz sanırım.
Gelecek adına çok fazla toplumsal kaygı duyuyorum. Bunlardan teknoloji ve sosyal medya ile ilgili olanını seçerek sorunu yanıtlamaya çalışayım. Günümüzde paylaşmak adına dev bir motivasyonumuz var ve çoğu zaman güvenliğimizi hiçe sayıyoruz. İnsanın sadece kendine sakladığı mutluluk ve mutsuzluklarda olmalı. Evinde sık sık check-in yapan ve ardından tatile giden arkadaşlarım var. Boş olduğu herkes tarafından bilinen bir ev tehlikeler konusunda ardına kadar açıktır. Bazen arkadaşlarımın yaşantılarının tümü gözümün önünden akıp gidiyor. Her detayı bildiğim için onları telefonla arama gereği, buluşma isteği duymuyorum. Gelecekte güvenlik, siber güvenlik, sanal zorbalık, sosyal linç ile birlikte derin bir yalnızlık duygusu yaşayacağız. Kişisel olarak alabileceğimiz önlemleri blogumda sık sık yazıyorum. Bu sebeple geleceğinizi kurgularken tatsız sürprizlerle karşılaşmamak için önlemleri şimdiden almak gerekir.
Geleceğe yazdığım mektubum belki romantik ve sevgi dolu bir mesaj içermiyor ama hepimiz için önemli olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ederim 🙂
Bu keyifli gün için ben teşekkür ederim. Seni görmek bana çok iyi geldi. Bazı insanların enerjisi ile tamamlanırsın, sen de o özel insanlardan birisin. Seni seviyorum. İlk fırsatta yine görüşelim.
Sevgili Funda asıl ben teşekkür ederim. Yine yeniden paylaşmak dileğim..
ÜMRAN
19 Kasım 2015 saat 08:46Ne güzel bir röpotaj olmuş öyle bu arada Funda Hanımın doğallığına da hayran kaldım, kocaman sevgiler 🙂
Yeşim MUTLU
19 Kasım 2015 saat 09:04Teşekkür ederim Son derece doğal inanıpmaz harika bir kadın o
Funda
19 Kasım 2015 saat 19:24Canım Yeşimcim, harika bir günden kalan bu kalıcı anı için sonsuz teşekkürler 🙂
Yeşim MUTLU
20 Kasım 2015 saat 16:56Fundacım, keyifle muhabbetle 🙂