Benliğin Manifestosu

“Aynılaşmak kolaydır. Kendin kalmak bir devrimdir.”

Biz, bu çağın görünmeyen isyancılarıyız.
Bir sabah uyandık ve dünya suskunlaştı.
Kalabalıklar konuşuyordu ama kimse kendini duymuyordu.
Her yüz aynıydı; her kelime, bir diğerinin yankısıydı.
İnsanlar farklı görünmeye çalışırken, birbirlerinin kopyasına dönüştü.
Çünkü farklılık artık bir cesaret değil, bir tehdit olarak görülüyordu.

Toplumun en güçlü silahı: onay ihtiyacımızdır.
Sistemin en sinsi kuralı: benzemeyeni dışlamak, benzeşeni ödüllendirmektir.
Ve biz, fark edilmek uğruna görünürlüğümüzü satın aldık;
ama karşılığında görünmezliğimizi ödedik.

Bir garsonun kolundaki Rolex sadece bir saat değildir —
o, kabul görmenin sus payıdır.
Statünün maskesi, kimliğin kefenidir.
Çünkü görünmek uğruna, hissetmeyi bıraktık.

Aynılık bir virüstür.
Sessiz bulaşır, hızla yayılır ve sonunda seni senden çalar.
Düşünceler şablonlaşır, duygular sıradanlaşır.
Sen hâlâ oradasındır — ama sen gibi değilsindir.

Aynı yolda yürümek, aynı yere varmak değildir.
Aynı kelimeleri söylemek, aynı şeyi hissetmek değildir.
Aynı olmak, birlikte olmak değildir.
Çünkü ruh, yalnızca kendine ait olanla beslenir.
Kendine yabancılaşan, herkese benzer; ama kimseye ait olamaz.

Bir zamanlar insanlar farklıydı.
Bir yüz, bir kıta gibiydi.
Bir cümle, bir devrimdi.
Şimdi ise herkes aynı cümleyi kuruyor,
aynı filtreden geçiyor,
aynı pozu veriyor.

Bizi silen şey, kolay olanı seçmemizdi.
Sorgulamadan yaşamak, konforla zehirlenmektir.
Acıdan korkmak, kişiliği ipotek etmektir.
Onay için kendinden vazgeçmek, kendini inkâr etmektir.

Artık sokaklar, aynı suratların geçit törenine döndü.
Her beden bir prototip.
Her duruş bir şablon.
Her bakış bir boşluk.

Ama biz, bu boşluğa sesleniyoruz.

Özgün olmak bir devrimdir.
Çünkü özgünlük, bedel ister.
Kendin kalmak; dışlanmayı göze almaktır.
Sürüden ayrılmak; suskunluğa karşı bağırmaktır.

Kalabalıkta kaybolmak kolaydır.
Ama kolay olan, seni sen yapmaz.
Zor olan, acıtan, düşündüren, içini kazıyan şey;
işte o, senin özündür.

Ve biz, bu özü arıyoruz.
Sana benzeyen yüzleri değil;
sana ait olan sesi istiyoruz.

Bu manifesto, aynılığa karşı bir isyandır.
Bu bir çağrıdır:
Kendini unutanlara,
aynılığı marifet sananlara,
sadece hayatta kalmayı “yaşamak” sananlara…

Aynılaşma.
Benzeşme.
Silinme.
Sorgula.
Hatırla.
Kendin ol.
Kendin kal.
Kendini bul.

Çünkü en büyük direniş, sen olmaya cesaret etmektir.
Ve bu cesaret, seni özgürleştirir.

Makbule Nur Kurtul

3 Yorum
  • Öznur
    19 Mayıs 2025 saat 14:42

    Çağın hastalığını çok güzel anlatmışsın.Maalesef ki tüm yüzler birbirinin aynı ama beyinler gerçekten de çok farklı uç noktadalar.Ama bedel ödememek için kolayı seçip sürü şeklinde yaşamayı tercih ediyoruz.

  • Yeşim MUTLU
    20 Mayıs 2025 saat 15:48

    Nazik yorumunuz için teşekkürler. Hissettiğimiz gibi yaşamak bize iyi geleni seçmek sizce nasıl olur?

  • Makbule Nur
    20 Mayıs 2025 saat 17:03

    Sevgili Öznur Allah bile hepimizin parmak izini farklı yaratırken, özgün kal demeyi bize fısıldamamış mı?

Yorum Yazın