Daha çok sevebilsem Daha çok gezebilsem Her sergiyi, etkinliği kaçırmasam Vavien filmine gidebilsem, Bozcaada'da zaman geçirsem, Kendimi yorgun hissetmesem, Kendimden kaçabilsem, Daha çok fotoğraf çekebilsem Okuduğum kadardan da çok kitap okusam Dostlarıma daha çok zaman ayırabilsem Her günü son gün tadında yaşasam ...

Gençliğin en genç olduğu zamanın içinde kendini bazen ne kadar büyük sanır insan.  On sekiz yaş… Kafamız da kavak yelleri… Bir yıl. Sıradan bir yıl. Zaman sıradan. Kız sıradan adam sıradan. Hayatın tuhaf zamansızlığından zamansız bir zaman da karşılaşma. Güneş hep tutulup kaldığı yerde tutulup...

…..”İranlı bir bilgenin dediği gibi: Aşk kimsenin kurtulmak istemediği bir hastalıktır. Buna yakalananlar asla iyileşmek ve bu yüzden acı çekenlerde tedavi olmak istemezler”… Sanki her şey şimdi ve burada oluyormuş gibi… Başkasıyla birlikte olsak da ilk aşkın acısında hiçbir şey değişmemiş ve hala imkânsız aşk...

“Babalar Günü” Bu tür özel günlerde hep şu aklımdan geçer. Ya hayatta olmayanların geride kalan çocukları hangi duygularda… Şehitlerin, evlatlarını kaybedenlerin, sokaklarda yaşayan ailesiz çocukların ve hayata bir sıfır yenik başlamış binlercelerin… Bu düşüncelerimi bir kenara koymak istesem de içimdeki ses hiç durmaz. Sonra da her...

Aşk işte böyle bir şey. Unuttuğunu sandığın hatıralar bir anda hayat bulabiliyor. Güneşli güzel bir günün ortasında arkadaşlarınla oturmuş ondan bundan hayattan bahsederken bir anda geçmişten gelen bir şarkı duyuyorsun. Dilin damağın kuruyor. Nefesin hızlanıyor kalbin deli gibi atmaya başlıyor. “ Resimlere bak, mektubumla avun…” işte...

Kuş cıvıltıları içinde günlük güneşlik bir günün ortasında en derin düşüncelere dalmış Buda Rahipleri gibiyim. Bir elimde yalnızlık diğer elimde yokluğun. Havuzdan gelen çocuk sesleri bile sessizliğimi bozamıyor. Balkonumdaki açelyalar pembe pembe açmış, fesleğen hanım mor bakışlarıyla etrafı süzmekte… Onca renk cümbüşü, huzur ve kokuların...

Büyük şehrin sokaklarında, binlerce insan birbirinden habersiz teğet geçerek yaşar hayatı… Bazen geçmişini arar yüksek binalara bakarken, bazen de anın getireceği güzellikleri yaşayamama duygusuyla kaçar. Bazen de hiç ummadığı bir an da tatlı bir tesadüfle bir filmin kahramanı olur bir anda…   Akıl almayan zamanlarda, akla bile...

Bugün Dünya Kadınlar günü için düzenlenen  Gezenbilir Fotoğraf Sergisi" Istanbul Kadınları " sergisinde iki fotoğrafımla kadınlar günümü kutluyorum. Bu günde eski bir yazımı yeniden, yineden paylaşıyorum. Türkiye'de Kadın Olmak 08 Mart 2006 Dünya Kadınlar Günü’n de dünyaya Kadın bakan kısımdayım. Kadın olmanın her halini yaşadığımı düşünüyorum. Dünyaya yeniden...

Gözlerimden akan yaşları tutamıyorum. Hüzün ve eksiklik dolu bir gecenin ortasındayım.Sahnede güzel sesli kadın şarkılarını okuyor. Zaman makinesi icat edilmemiş olsa da yıllar öncesine dönüyorum… Ada kokusu var her tarafta. Üzümlerin renk değiştirdiği papazın henüz papaz kesen için dua etmediği bir zaman. Kalenin etrafı kalabalık. Tatlı...

Ne kadar zaman oldu bilmiyorum. Farkında bile değilim sana yazmayalı. Bir şiir okurken seni buldum yanımda… Bahar kokulu saçların geldi aklıma beraber geçirdiğimiz son yaz akşamından. Deniz mavisi gözlerinden iki damla yaş süzüldüğü kızarmış burnunla derin derin baktığın seni seviyorum anlamıyorsun dediğin andayım şimdi. Elimde...

Gecenin bir yarısında içinde yalnızlık kokan satırlar kapıyı çaldı. Nereden geldiğini nereye gittiğini hiç bilemediğim -bilmeye çekindiğim-bilemeyeceğim şehirlerarası yolcular gibi "Hoş geldin Yalnızlık" diyebildim. Birden nereden estiyse, nereden düştüyse düştü işte. Çıkıp geliverdi beklemeden, istemeden. Çok zaman önce kovmuştum yalnızlığı. Uzun bir süre uğramamasını mümkünse...

Sıkışıp kaldığım, kapılarını açıp içeriye alması için yalvardığım yalnızlığın en sessiz kaldığı andayım. Aşkın acı çektiği, aşkın aşka aşık olduğu anda bile yalnız kaldığı zamanın tam ortası. Aşk acı çekmektir kimi zaman diye bir ses geldi gecenin karanlığından. Ardından gözyaşları, mide ağrıları. Gök gürültüleri arasında...

  Ne zaman kendimi yalnız hissetsem, ne zaman moralim çok bozuksa, ne zaman bir şeyleri çok özlemişsem, ne zaman herkesten her şeyden kaçmak istesem hep o hayali kurarım. Kimsenin kimsenin olmadığını düşlediğim her şeyi baştan keşfedeceğim, hayata yeniden başlayacağım o mavi adayı. Her insan da vardır biliyorum. Bugüne...