Fener/ Balat’ın En Mavi Kafesi: Byzas Cafe

Zaman hızla akıyor. Hayat geçiyor.. Her yaş almada -en azından kendi adıma- tercihlerim, gittiğim mekanlar ve sokaklar değişiyor. Sıkılmak ya da tüketmekten çok bir yer fazlasıyla keşfedildiğinde sokaklarında adım atılamaz olunca oralara çok az gider oluyorum.

En sevdiğim bazı yerler / kafeler hep özelimde kalıyor. Bazen kendime saklamak adına hiç paylaşmak istemiyorum bu yerleri. Bazen de “bencillik yapma bak ekmek parası için uğraşıyorlar aşkla sarılmışlar işlerine neden daha çok arkadaşını götürmeyesin”  diyorum ve sonra yazıyorum.

Size Fener/ Balat’ın En Mavi Kafesi ” Byzas Cafe” den bahsedeciğim bugün. Soğuk bir ekim gününde Balat yine beni çağırınca her zaman ki yerime arabamı bırakıp başladım Fener sokaklarında yürümeye. Rum Patrikhanesini geçince hemen çapraz da bulunan, önünden defalarca geçtiğim Byzas Cafe’ye girdim ısınmak için. Hafif çiseleyen yağmur da üşütmüş iyice ellerimi. Yağmur da şemsiye kullanmayı da sevmeyince daha çok ıslanıyor insan.

Byzas Cafe, öğle saatleri ve gelen geçeniyle havaya rağmen kalabalık. Elimde bozuk ve serviste hali sebebiyle yıllar öncesinden kalma İphone 3s telefonum. Bir fotoğraf çekiyorum kapanıyor ve açılması 10 dk sürüyor . Not alsam,  ses kaydı desem nafile konuşamıyorum dahi neyse en azından kim aradı görüyorum o kadar. Hem bazen her şeyden uzaklaşmak gerekmez mi?

Çantamda her daim bulunan kalemim ve küçük not defterimi çıkarıp etrafı yazmaya başlıyorum. Uzun zamandır kafamda olana Fener/ Balat sokaklarını yazmak tek derdim.

Menüden kafamı kaldırıp baktığımda Byzas Cafe’nin sahipleri “Yanni ve Deniz “kocaman gülücüklerle hoş geldin diyor. Mekanın duvarlarında basın da çıkmış bir iki haber ve bol yunan esintisi. Dantelli perdelerle her yer mavi. Sadece kahve ve tatlı servisi yapıyorlar. Türk çayı sormayın sakın yok tabiki 🙂 Bir de Yunanistan’dan gelen gerçek sakız ve reçeller satıyorlar.

ByzasCafeFener

Byzas’ın enerjisi beni sarıyor. Fener Rum Patrikhanesi’nin hemen sağ tarafındaki mavi, beyaz masaları ve Yunan alfabesiyle yazılmış ismi herkesin dikkatini çekiyor elbette. Çok kişi içeri girip bir şeyler soruyor. Fransızca, ingilizce, Rumca , Yunanca aksanlı konuşmalar duyuluyor. Yanni ve Deniz ile doğal olarak konuşmaya başlıyorum. Meraktan öte mekanların hikayeleri beni büyülüyor. Yanni ve Deniz’in işi gibi hayat aşkları da ortak olunca mekan da buram buram aşk kokuyor.

Deniz iyi eğitim almış İstanbullu bir Çerkez kızıymış. Annesi Saint Benoit mezunuymuş. Biz sohbet ederken kızım da fransız okulunda okuyor deyince ortaya çıktı. Anlayın kültürünün renkliliğini. Paris’te Bizans tarihi doktorası yaparken, araştırma yapmak için yolu Fener’deki Patrikhane’ye düşmüş ve Yanni ile tanışmışlar. Yanni eskiden  Patrikhane’de arşiv sorumlusuymuş. Birbirlerine ilk görüşte aşık olmuşlar. Sonra da aşk ile bu mekanı açmışlar.

4 yıl geçmiş Byzas Cafe açılalı. İlk zamanlar açtıklarında karşısında ki komşular ( bildiğiniz mahalle kahvesi ) “iki gün sonra kapatırsınız kimse gelmez buralara “ demişler. Ama onlar elbet bir iki kişi de olsa gelir kahvemizi içer soluklanır diyerek pes etmemişler. Dört sene önce o kadar boşmuş ki her yer şimdi onlar da gittikçe kalabalıklaşan sokaklara alışmaya çalışıyorlar.

Karşılarında “Antique “ adında bir antikacı var. Sahibi Celal Bey gelip oturuyor yanlarına. Derin sohbete dalıyorlar. Onu da yazacağım başka bir sefere. Çarşamba, cumartesi mezat yapıyormuş. Üç liradan başlayan fiyatlarla herkes kendine uyan bir ürün satın alıp gidiyormuş 🙂

Mekana cafe demek haksızlık oluyor. Sanki bir eve misafirliğe gelmişsiniz tadında. Kendinizi derin bir sohbetin ortasında buluyorsunuz. Ortam o kadar samimi ki 🙂 Deniz ve Yanni bu duruma çok alışmış. Her ikisi de enerjiye ve karmaya inanıyorlar. Astrolojiye de benim gibi ilgileri varmış. Hal böyle olunca da geçmiş yaşamlar sohbetlerden eksik değil. Ha bu arada

Byzas Cafe, eskiden postaneymiş. Patrikhane 1602’de buraya taşındığında burası Patrikhane’nin postanesi olmuş. Şimdi de Byzas Cafe..

Byzas Cafe sabah 10 gibi açılıp akşam 19 gibi kapanıyormuş. Bazen erken bile kapattıkları oluyormuş. Bu sebeple neden akşam açık vb demeyin. Deniz ve Yanni “ Bizim de sosyal hayatımız var , amacımız çok para kazanmak olsaydı bu işi yapmazdık” diyerek ekliyorlar “biz akşamları dostlarımızla buluşup yaşamayı seviyoruz.”

Velhasıl tarih kokan bir mekana, üçüncü nesil kahveci olarak muazzam ruh katmışlar. Enerjileri hiç bitmesin.

İperoha (Harika) Byzas Cafe;

YSM

Byzas’ın anlamı: Byzas ismi,  Balat tarafına ilk yerleşen kralın isminden geliyormuş.  Yunan mitlerine göre Yunanistan’dan göç etmeye hazırlanan kral Delfi tapınağında nereye göç etmesi gerektiğini sorduğunda, ona körler ülkesinin karşını göstermişler. Oda buraya yani Balat’a yerleşme kararı almış.

23 Kasım 2015 Milliyet Yazımdır..

2 Yorum
  • Selma
    16 Ağustos 2019 saat 06:41

    Tekrar tekrar okudum çok keyifli bir yazıydı

  • Yeşim MUTLU
    16 Ağustos 2019 saat 08:47

    Teşekkür ederim, artık kafe de tarih oldu. Maalesef Balat her geçen gün değişiyor.

Yorum Yazın