Bloggerler Banvit’e Çıkartma Yaparsa…

Banvit ziyaretimizi duymayan kalmadı. Daha Bandırma’ya adım atmadan instagram da paylaştığımız ilk fotoyla bloggerlar nereye gidiyor diye espriler yapılmaya başladı.  O kareye Cesur’u alamadık ama iki gün önce sevgili Cesur’un önderliğin de Bandırma’ya gittik.  Bloggerlar Fabrikada misali Banvit’teydik.  Sevgili Ayça, İrem, Sena, Cesur diyorum ki İyi ki de gittik. Yediğimiz ürünleri yerinde görmek ve insanın içinde ki acabaları gidermesi kadar rahatlatan bir mutluluk yok.

Mutlu Kızlar fast food beslenmeden çok uzak. Bizim eve gelen yardımcılarımız ve bazı arkadaşlarımız bizim kızların her türlü sebzeyi yemesine şaşırır. Acil durumlar içinde her anne gibi ne yesek bu akşam ne yapsak modu sürekli yaşanır. Kızların yemesine izin verdiğim değişmez menü köfte ve nugget. Neyse ki nugget ile ilgili düşüncelerimi dün bizzat yerinde gördüm ve içim rahatladı oh dedim. Şimdi gördüklerimi ve birinci ağızdan Banvit Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Görener’den dinlediklerimi paylaşacağım. Onların anlattıklarını ve gördüklerimi paylaşmadan önce Banvit çalışanlarına , bize yardımcı olan Basın Yayın Asistanı Fatih Göçen’e , Satış Direktörü Vedat Kırtay’a ev sahiplikleri için çok teşekkür ederim.

Fotoğraf Ayça Oğuş

Ömer Görener sohbetimizin başlangıcında Banvit’in kuruluş hikayesinden bugüne kadar geçirdikleri süreci bizimle paylaştı. 1984”de kurulan Banvit, 1992 ‘de halka açılmış. Ernst & Young tarafından da denetleniyormuş. Şirket kurup eski model yönetim anlayışı söz konusu değil.

My iPhone

Hele ki bir nokta var ki insanı can evinden vuruyor. Çalışanlarının %50’si kadınmış. Kadın çalışanları her yerde hissediyorsunuz. Kadın dostu iş yerlerini yürekten alkışlıyorum. Ki Banvit sadece kadın istihdamı yaratmakla da kalmamış. Her çocukta yaparım kariyerde hayalini destekleyen muhteşem bir çocuk evi yaratmış. 0-2 kreş ve 2-6 yaş yuva olarak ayrılan çocuk evinin eksiği yok fazlası var. Bu kadar geniş alanlı yuvaya rastlamak çok zor. beni değil de birinci ağızdan dinleyin nasıl olduğunu. Bu arada çektiğim videoyu yan seyretmek en kötüsü olsa gerek 🙁

httpv://youtu.be/yJxFhmGvNBA

Biz bloggerlar  çok konuşur , çok sorar, çok yazar malum 🙂 . Konu son günler de çok tartışılan tavuk olunca da Ömer Bey’e öyle sorular sorduk ki… Bir an Ömer Bey teker teker sorun diyecek diye korktum. Çünkü hepimizin çok sorusu  var. Yıllarca hepimiz farklı alanlarda çalışmış bloggerlarız. Hepimiz pazarlama, insan kaynakları, müşteri memnuniyeti vb bilumum ağdalı eğitimlerden geçmişiz. Fakat Banvit’te yaşadıklarımız bunun çok dışında; Ömer Bey anlattıkların da çok samimiydi. Güven duymak istediğim bir marka, etiketleri okuyan ben, işi uzmanına sorabilmek. İşte dün yaşadıklarımın özeti.

Tavukların civciv halinden kesim sürecine, satışa hazırlıktan soğuk kargo zincirine tüm hikayeyi dinledik.

  • Haftada yaklaşık 3000000 tavuk kesiyorlarmış.
  • Yaklaşık 600 kadar kümes ile çalışıyorlarmış. Bu kümeslerde beslenen tüm tavuklar  GDO içermeyen soya ve mısır küspesi ile besleniyorlar. Burada öğrendim ki  Hindistan’dan ithal ediyormuş. Türkiye’de GDO’lu mısır ekimi yok yalnız GDO’lu mısır ithalatı serbestmiş. Ve BANVİT % 20 oranında fiyat dezavantajına sahip olmasına rağmen sadece GDO’suz mısır  kullanıyor. Burada gerçekten takdiri hak ediyor.
  • Banvitte Bir tavuk 36-38 günde yeterli kiloya ulaşıyormuş. Bunun sebebi de kaliteli yemler, sürekli gözetim, veteriner desteği ile sağlıklı büyüme süreleri. Yumurta tavuğu ile et tavuğu (böyle kategorize edilirmiş)  farklı kilolarda ve yetişme sürelerine sahiplermiş. Yumurta tavuğu hiçbir zaman 1,5-2 kg olmaz diyor Ömer Bey.  Genelde 1500 -1700 gr civarında olurmuş yediğimiz tavuklar.  Onu da kesip temizledikten sonra ortalama 1200-1300 gr’a düşermiş.

Antibiyotik kullanımıyla ilgili olarak soruyu sorduğumuz da  hepimizde bir ateş sormayın. Hepimizin kendimizce bir fikri var oysa tavuğun pardon kazın ayağı hiç öyle değilmiş. Kümeste tavuklar sürüler halinde besleniyormuş. Sürüde problem varsa veterinerler antibiyotik veriyor. Sahada ki mikrop yüküne bağlı olarak da antibiyotik veriliyormuş. Bu durumda %10 ile %80 arasında değişkenlik gösterirmiş. Türkiye’de antibiyotik ABD’de olduğu gibi büyütme faktörü olarak kullanılmıyormuş.Antibiyotik kullanımı Türkiye’de Avrupa yönetmeliklerine göre uygulanıyor. Maalesef her firma buna uymayabiliyormuş denetim malum burası Türkiye bize bir şey olmaz biz radyosyonlu çayları bile içen bir milletiz.Öğrendim ki asıl önemli olan  antibiyotiğin geri çekme süresi. İlaç tavuk kesilmeden belli bir zamanda geri çekiliyor ve uygun sürece uyulmazsa etet kalır. Firmalar da buna uymak zorundalar. Bu sürelere uyulduğunda tavukta kullanılmış antibiyotiğin insan sağlığına zararı olmadığı tıbbi olarak onaylanmış ve EFCA normlarıyla belirlenmiş. Tavuğun hastalığı da devam  ediyorsa  da kümes üretim zayiatı olarak tavuklar imha edilirmiş.

My iPhone

Benim çocukluk anılarım arasında hayvan kesimi pek hoş yer almaz. uzun yıllar et yemediğimi de bilirim. Daha önce de bir film izlemiştim ve danaların sağlıklı kesimi için verdiği mücadele çok etkilemişti. İşte oradan yola çıkarak kesim sürecini sordum Ömer Bey’e.  Kesim sebebi ne olursa olsun kesimde hayvanın psikolojisinin bozulmamasına hem fizyolojik hem de dini olarak özen gösterdiklerini anlattılar. İşi detay bazında yazmayacağım. Ama gerçekten hayvana saygılılar. Yine öğrendim ki; gerginleşen hayvan ( tavuk, kuzu, koyun, dana vs. farketmez ) vücudunda salgıladığı stres sebebi ile etini karartır ve sertleştirirmiş. Bu da etin lezzetine olumsuz yansırmış.

My iPhone

Ama inanın beş blogger bir araya gelince sorular birbirini getiriyormuş.Düşünün ki tavukların yemlerini bile görmke istedik sağolsunlar bunu bile yaptılar bize soya küspesiyle kanola küspesi getirdiler. Tam burada ortalık karışmışken aniden biz kesimhaneyi görmek istiyoruz. Mümkün mü vb acaba derken kendimizi kesimhane de bulduk. Ben giremem dedim. Dayanamam biliyorum. Ayça Ve Sena bu konuda cesur yürek çıktılar. Bizim için bizzat gezdiler. Ama şunu söyelemliyim ki bu kısma Ömer Bey’i dahi izinsiz sokmuyorlarmış.

my iPhone

Her yer de hijyen kuralları had safhada. Bu konuda 10 puan verebilirim. Ben malum sağlık sektöründe çalıştım, bir tabir vardır orada teniz-kirli latincesini yazmayacağım şimci. Banvitte bu sonuna kadar uygulanıyor. Hele ileri işlem tesisinde yüzük küpe saat ne varsa her şeyi çıkardı. Oalsı bir düşme riskine en baştan alıyorlar. İşin ilk anından son anına kadar tesisi görmek istiyoruz dediğimiz de bizi kırmadılar.

My instagram

Benim en çok pişmeye hazır ürünlerle ilgili kafam karışıktı. Bu önyargımı kırdım.  Nugget’ların sadece beyaz etten yapıldığını gözlerimle gördüm. Ve yine gördüm ki pişmeye hazır ürünlerin içinde katkı ve koruyucu madde yok. Bol baharat var. Mısır çarsısının küçük bir versiyonu burada desem yalan olmaz.

Şimdi YSM, gördün gezdin yediklerin senin olsun biz tavuk yiyelim mi diye sorarsanız Banvit’i sorgulamadan yiyebilirsiniz derim. Çünkü gerçekten her noktasında olmadık sorular sordum hepsinde de gerçek cevapları aldık. Çalışanların güler yüzünü gördüm.

Evet yiyin ama güvenilir, sağlıklı tercihler olsun derim. Bir de süper bir siteleri var. www.banvitburada.com Bu sitede görmüş olduğunuz tüm ürünleri belirteceğiniz adrese kurye ücreti ödemeksizin, size en yakın soğuk hava deposundan soğuk zincir kırılmadan motorlu kuryelerle ulaştırıyormuş  Banvit. Daha fazka sorularınız için Banvit tüketici hattı 

YSM

Ps: Diğer blogger arkadaşlarımın yazılarına da Ayça, Cesur, İrem; Sena tık tık lütfen…

Fotoğraflar için Ayça Oğuş’a çok teşekkürler…

 

2 Yorum
  • mr_td
    08 Kasım 2012 saat 11:37

    Gercekten bol bilgi iceren, zevkli bir gezinizi paylasan bir yazi olmus, elinize saglik.. Gitmisken bazi sorulari da sorsaniriz aslinda fena olmazdi bence, akilme ilk gelenler:

    öncelikle 33-38 günde büyüyen tavuklar minimum hareket alanlari icinde yetistirilmis olma olasikliklari büyük. Kümeslerde metrekareye kac adet tavuk düstügü, telef oranlari da sanirm önemli kriterlerden. Bununla ilgili bir gazetede okudum haberde vardi sanirim, bu sürede kesim agirliklarina ulasabilmeleri icin özellikle gögüs ve but etlerinin gelismesine agrilik veriliyormus, bu da kemik büyümesi ile orantili gitmediginden tavuklarda hareketsizlik ve oturduklari yerde kalma gibi sonuclara, bunun sonunda da ölümlerine kadar varabiliyormus.

    Alman Spiegel dergisinde okumustum, hatta yanlis olmasin diye buldum haberi de, bundan 50 yil önce bir tavuk kesim agirligi olan 1kg a 2 ay icinde ulasiyormus.

    Kesim yerinin birinci sinif bir mekan olmasi, orada islenen ürünün geldigi yerlerin de ayni düzeyde oldugunu göstermiyor,bunlarla ilgili bilgiler de olsa idi sanirim bilgi verme acisindan daha da faydali olabilirdi.

    ingilizce tercümeli linki burada, isterniz bir göz atabilirsiniz.

    http://translate.google.com/translate?sl=de&tl=en&js=n&prev=_t&hl=en&ie=UTF-8&layout=2&eotf=1&u=http%3A%2F%2Fwww.spiegel.de%2Fspiegel%2Fprint%2Fd-76862438.html&act=url

  • cesur doruk
    08 Kasım 2012 saat 11:59

    Yeşimim fotoğrafta yokum, çeken benim:)))

Yorum Yazın