Gençliğin en genç olduğu zamanın içinde kendini bazen ne kadar büyük sanır insan.  On sekiz yaş… Kafamız da kavak yelleri… Bir yıl. Sıradan bir yıl. Zaman sıradan. Kız sıradan adam sıradan. Hayatın tuhaf zamansızlığından zamansız bir zaman da karşılaşma. Güneş hep tutulup kaldığı yerde tutulup...

Büyük şehrin sokaklarında, binlerce insan birbirinden habersiz teğet geçerek yaşar hayatı… Bazen geçmişini arar yüksek binalara bakarken, bazen de anın getireceği güzellikleri yaşayamama duygusuyla kaçar. Bazen de hiç ummadığı bir an da tatlı bir tesadüfle bir filmin kahramanı olur bir anda…   Akıl almayan zamanlarda, akla bile...

Sıkışıp kaldığım, kapılarını açıp içeriye alması için yalvardığım yalnızlığın en sessiz kaldığı andayım. Aşkın acı çektiği, aşkın aşka aşık olduğu anda bile yalnız kaldığı zamanın tam ortası. Aşk acı çekmektir kimi zaman diye bir ses geldi gecenin karanlığından. Ardından gözyaşları, mide ağrıları. Gök gürültüleri arasında...

  Ne zaman kendimi yalnız hissetsem, ne zaman moralim çok bozuksa, ne zaman bir şeyleri çok özlemişsem, ne zaman herkesten her şeyden kaçmak istesem hep o hayali kurarım. Kimsenin kimsenin olmadığını düşlediğim her şeyi baştan keşfedeceğim, hayata yeniden başlayacağım o mavi adayı. Her insan da vardır biliyorum. Bugüne...

[caption id="attachment_7383" align="aligncenter" width="428"] Tüm hakları Yeşim Mutlu photo by yesimmutlu[/caption] Soğuk sokaklarda bir o yana bir bu yana yalpalaya yalpalaya yürüyordu. Ağlıyordu, gözyaşları sicim gibi akıyor ama hıçkıramıyordu. Yüreğinin tam ortasında bir taş oturuyordu. O günden beri ne bir sıcaklık hissediyor, ne de etrafı görüyordu. Kaybetmek...